'EĞER bir caz tanrısı varsa’ diye söze girdi müzik yazarı Sadettin Davran ve ekledi: “Yeryüzünde iletişim kurduğu birkaç caz müzisyeninden biri muhakkak Tuna Ötenel’dir.”
Tuna Ötenel’in bir caz müzisyeni olarak olağanüstü yeteneği galiba başka türlü açıklanamazdı. Bu yetenek ancak tanrısal bir dokunuşun ifadesi olabilirdi.
Gelgelelim o tanrı vergisi yeteneğe sahip olan büyük sanatçı, vücudunun sol tarafını tümüyle hareketsiz bırakan felç nedeniyle, sahneye konmuş olan koltukta oturarak bu konuşmayı dinliyordu mutlu ve huzurlu bir yüz ifadesiyle.
Caz tanrısı Tuna Ötenel’e dokununca...
***
Bu yetenek Tuna Nehri taraflarından Türkiye’ye göç eden babası Cevdet Bey’in genlerinden geçmişti. Cevdet Bey, 1933 yılında İstanbul’a bir Bulgar futbol takımının kalecisi olarak gelmiş ama maçtan sonra Bulgaristan’a dönmeyerek Türkiye’ye iltica etmişti. Aslında müzisyendi. Bulgarca soyadını değiştirip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliği almak üzere nüfus memurunun karşısına çıktığında, kendisinden yanında taşıdığı kemanı çalması istenmiş, çıkardığı sesler karşısında hayranlık içinde kalan memur “Sen bu kemanı öttürüyorsun. Senin soyadın ötenel olsun” diyerek koymuştu adını.
Oğlu da babasının izinden gidecekti. İlkokuldayken Ankara’da devlet
konservatuvarına kabul edilmiş, çağdaş müziğin önemli bestecileri
Türk Beşleri’nden Ulvi Cemal Erkin’in öğrencisi olmuş, olağanüstü
yeteneği ile daha çocukken herkesi kendisine hayran bırakmıştı.
Gelgelelim caz müziğine olan tutkusu konservatuvarın katı, ödünsüz
klasik müzik kalıpları açısından bir tehdit olarak algılanınca 15
yaşında okuldan uzaklaştırılacaktı. Caz çalmak, akşamları caz
müzisyenlerinin yanında gözükmek yasaktı konservatuvarda o
yıllarda. Solfej hocası Metin Öğüt kendisine “sıfır” not
vermişti.
O sadece önüne konan notayı kusursuz çalmakla yetinecek bir müzisyen değildi. İstediği özgürlük alanını ona doğaçlamayı serbest bırakan caz veriyordu. Konservatuvardan uzaklaştırılınca kendini tümüyle caza verdi. Önemli bir vasfı, birden çok enstrümanı kolaylıkla çalabilmesiydi. Tenor, alto ve soprano saksofonu büyük bir ustalıkla çalıyor, kontrbas ve davulun da hakkını veriyordu. Sahnede çaldığı enstrümanlar piyano ve saksofondu.
Çok genç yaşta Ankara’da Erol Pekcan’ın yanında çalmaya başlayarak 60’lı yılların sonundan itibaren caz müziğinin Türkiye’de icra edilip tanınmasında öncü bir rol oynadı. Türkiye’deki her caz mekânında sahne aldı. Dünyanın pek çok ünlü cazcısıyla çaldı. Birçok albüm yaptı. Hoca olarak pek çok caz müzisyeni yetiştirdi.