Geçen perşembe günü bu köşede çıkan yazımız, Türkiye’deki başörtüsü tartışmasına yakın tarihte bu konuda yapılan anayasa ve yasa değişiklikleri ile Anayasa Mahkemesi’nden çıkan muhtelif kararların oluşturduğu bir perspektif üzerinden bakmayı amaçlıyordu.
Bundan önceki üç ayrı denemede de AYM’den dönen bu değişikliklerin tümünün hazırlanmasında ANAP döneminde Devlet Bakanı, AK Parti zamanında ise Başbakan Yardımcısı olarak hazır bulunan bir siyasi şahsiyet, bugün Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olarak görev yapmakta olan Cemil Çiçek.
Dün kendisiyle yaptığımız sohbette, geçmişte bu düzenlemelerde oynadığı rolü hatırlatarak, “Bugünkü başörtüsü tartışmalarından yola çıkıp geriye doğru baktığınızda karşınıza çıkan tabloda ne görüyorsunuz?” sorusunu yönelttim.
“Şöyle geriye dönük baktığımda, tarih yeniden tekerrür ediyor gibi bir izlenim ediniyorum” diye söze girdi Çiçek ve ekledi:
“Maalesef bir toplum düşünün ki, bir konuyu 40 senedir tartışıp bir sonuca bağlayamıyorsa burada bir problem var demektir. Bunun en önemli sebebi, geriye dönük hafıza kaybımızdır. Veya hatırlayamama veya siyaseten Alzheimer gibi bir tablo çıkıyor orta yere. Halbuki biz bu tartışmaları geçmişte çok yaptık ve pek çok mağduriyetlere de sebebiyet verdik. Devletle milletin arası açıldı, siyaset kendi içinde kamplaştı, kutuplaştı.”
‘BAŞÖRTÜSÜ PROBLEMİ YOKTU, SADECE BİR YERDE SIKINTI OLDU’
Çiçek, başörtüsü dosyasında geriye giderken özellikle eski Cumhurbaşkanı ve Başbakan Turgut Özal’la birlikte hazır bulunduğu bazı siyasi olayları da anlatıyor. Bunlardan ilki 1988 yılında yapılan ilk denemedir:
“1988 yılı başındaydı. Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu’nda bir sıkıntı çıktı. O sırada ne üniversitelerde ne de başka bir alanda başörtüsü problemi vardı. Örneğin ben hükümetteydim, eşi başörtülü olan tek bakandım. Eşimle Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in verdiği Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarına birlikte katılıyorduk. Kamusal alan saçmalığı da yoktu o zaman. Sadece Hacetepe Hemşirelik Bölümü’nde sıkıntı yaşandı. Ve giderek kaşındı bu konu. Ve Meclis dışındaki unsurlar Özal’ı, ANAP’ı bu konuda sıkıştırmaya başladılar. Nerede toplantıya gitsek, birisi kalkıyor, ‘Bir gecede kanun çıkartıyorsunuz, neden başörtüsü için çıkartmıyorsunuz?’ diye soruyordu.”