ÖYLE anlaşılıyor ki ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Ankara ziyareti sonrasında diplomatik alanda başlayan bütün temaslara rağmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’ye karşı kullandığı sert-eleştirel söylemden kolay kolay vazgeçmek niyetinde değil.
Yarın Washington’da komiteler halinde yapılacak olan görüşmeler öncesinde dünkü AK Parti grup toplantısında Trump yönetimine gönderdiği ağır suçlamalar da içeren mesajlara bakıldığında, Cumhurbaşkanı’nın söylemini bilinçli bir tercihle yeniden tırmandırdığını söylemek mümkün.
Bu tespitimizi örneklerle açıklayıp gerisindeki nedenleri okumaya çalışalım.
*
Cumhurbaşkanı’nın dünkü konuşmasına hâkim olan ana mesaj, Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG yapılanmasından büyük ölçüde ABD’yi sorumlu tutmasıydı.
Erdoğan, önce “Türkiye sınırları boyunca kurulmaya çalışılan terör koridoru” konusunda (YPG’nin) Esad rejimi ile mutabakat içinde olduğunu vurguladı, ardından dolaylı bir ifade ile ABD’yi de bu mutabakat denklemine dahil etti: “Terör koridorunun tek bir hedefi olabilir, o da Türkiye‘dir. Nitekim Afrin’de ele geçirdiğimiz yerlerdeki tüm tahkimatlar, tüm tuzaklar, tüm silahların namluları ne yazık ki ülkemize dönüktür. Hani dosttunuz. Böyle mi dosttuk? Hani biz müttefiktik. Hani NATO’da beraberdik. Bunların hepsi aynen devekuşu.”
Görüleceği gibi Erdoğan, YPG’nin Afrin’de Türkiye’ye karşı yaptığı askeri yığınaktan söz ederken, Suriye’nin kuzeyinde YPG ile girdiği yakın askeri işbirliği çerçevesinde ABD’ye de sorumluluk atfetmektedir.