ÖYLE anlaşılıyor ki, geçen 5 Ekim’de Suriye’de Fırat’ın doğusundaki Tel Temir’de Türkiye’nin bir Silahlı İnsansız Hava Aracı’nın (SİHA) ABD Hava Kuvvetleri’ne bağlı bir F-16 savaş uçağı tarafından düşürülmesi hadisesi üzerinde daha çok konuşup tartışacağız.
Bu olayın meydana gelmesinden hemen sonra Türkiye ile ABD arasında gerek savunma bakanları gerek dışişleri bakanları, ayrıca genelkurmay başkanları arasında yapılan bir dizi ikili görüşmenin sonucu, konunun bir büyük krize dönüşmeden aşıldığı varsayılıyordu.
Her iki tarafta yapılan açıklamalarda, benzer bir hadisenin tekrarının önlenmesi açısından iki ülke askeri makamları arasında işleyen “Çatışmasızlık Mekanizması”nın (Deconfliction Mechanism) daha yakın bir koordinasyon içinde işletileceği vurgusu ön plana çıkmıştı. Nitekim, hadisenin ertesi günü Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında “İlgili taraflarla çatışmasızlık mekanizmasının daha etkin işletilmesi yönünde gerekli tedbirler alınmaktadır” denilmişti.
Bir NATO ülkesinin savaş uçağının bir başka NATO müttefikinin SİHA’sını düşürmesi, olağan karşılanabilecek bir durum değildir.
Yine de ilk bakışta, böyle bir hadiseden sonra yaşanabilecek olan bir büyük sarsıntı, taraflar arasında yürütülen kriz idaresiyle olabilecek en düşük bir eşikte atlatılmıştı.