Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile patlak veren savaşa giden süreci ve işgal sonrasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar üzerinden bir kez daha okumaya kalktığımızda karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor?
Böyle bir değerlendirmenin başında hemen belirtilmeyiz ki krizin kendini göstermeye başlamasıyla birlikte Erdoğan’ın çatışmayı önleme, bunun için diplomasi seçeneğini işletme, arabuluculuk yapma yönünde yoğun bir çaba sarf ettiğini görüyoruz. Ocak ayından itibaren işgale kadar giden süreçteki açıklamalarının önemli bir bölümünde Türkiye’nin muhtemel bir arabuluculuk rolü sıkça vurgu alıyor.
Ocak ayının ortalarına geri gittiğimizde, Erdoğan, Rusya’nın askeri seçeneğe başvurmasını pek ihtimal dahilinde görmüyor: “Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini gerçekçi bir yaklaşım olarak görmüyorum. Çünkü Ukrayna sıradan bir ülke değil, güçlü bir ülke. Ayrıca, Rusya’nın bu adımı atabilmesi için tüm dünyadaki durumu ve kendi durumunu gözden geçirmesi lazım. Bu bölgeler artık savaşı kabullenemez. Bunlar doğru da olmaz. Artık savaşı siyaset tarihinden silip atmamız lazım. Ben bir yerin topraklarını işgal edeyim, alayım mantığıyla bu işler yürümez.” (18 Ocak/Arnavutluk ziyareti)