İki emekli büyükelçi Osman Korutürk ve Selim Karaosmanoğlu’nun bundan kısa bir süre önce Odatv için kaleme aldıkları “Türkiye Kürdistan referandumuna ilişkin nasıl bir yol izlemeli” başlıklı makaleleri, özellikle bugünlerde dikkatle okunması gereken bir metin olarak karşımıza çıkıyor.
Her ikisi de emekli olmadan önce uzun yıllar Dışişleri’nde Irak ve İran gibi dosyalar üzerinde çalışmış diplomatlar. Örneğin Korutürk, Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği (1996-97) görevinde bulunduktan sonra 2003-2005 yılları arasında Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi olarak ABD’nin 2003’teki Irak işgali sonrasında Mesud Barzani ve Celal Talabani ile ilişkilerin rayına oturtulmasında önemli bir rol oynamıştı. Karaosmanoğlu ise hem Bağdat (1996-2001) hem de Tahran’da (2008-2010) büyükelçi olarak bulunmuş olan bir isim.
KÜRT KARŞITLIĞI GEREKÇE OLMAMALI
Korutürk ve Karaosmanoğlu, “Bulunduğu tehlikeli ve istikrarsız coğrafyada Irak’ın toprak bütünlüğü, siyasi birliği ve ulusal egemenliğinin korunmasının öteden beri Türkiye’nin Ortadoğu siyasetinin öncelikli hedeflerinden biri olduğu”nu vurgulayarak yola çıkıyorlar. Aynı zamanda “Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılan kapısı” olarak Irak’ın Türkiye’nin siyasi, ekonomik, hatta askeri çıkarları açısından dış siyasetinde özel bir yeri olduğuna dikkat çekiyorlar.
Büyükelçiler, bağımsızlık referandumunun muhtemel olumsuz sonuçlarını şöyle değerlendiriyorlar: “1) Geleceğe yönelik olarak Irak’ın toprak bütünlüğünü ortadan kaldıracak, siyasi birliğini bozacak, 2) Irak toplumunu oluşturan halklar arasında zaten var olan husumetin artmasına ve ülke ile çevresinde yeni çatışmalara yol açacak, 3) Irak’ı daha da zayıflatarak, bölgenin güç dengelerinde sahip olduğu karşı ağırlık işlevini ortadan kaldıracaktır. Büyükelçiler sonuçta referandumun “Türkiye’nin ulusal stratejik çıkarları ile hiçbir yönden bağdaşmadığını” vurguluyorlar.
Bununla birlikte, iki büyükelçinin altını “kalın bir çizgiyle çizmek istedikleri” önemli bir husus var: “Türkiye’nin Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumuna karşı çıkmasının gerekçeleri arasında Kürt karşıtlığı diye bir tavır asla olmamalıdır.”