GAZETECİ Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda katledilmesinin sonuçları itibarıyla bütün Ortadoğu’da önemli bir kırılma yarattığı, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın bölgedeki konumlarını ve kendilerine dönük algıları ciddi bir şekilde etkileyeceği hususunda genel bir görüş birliği var.
Algıların yönü, bu olayda karşı karşıya gelen Türkiye için yukarı doğru, Suudi Arabistan açısından aşağı doğru yol alan eğrilere işaret ediyor.
Özellikle Batı basınında yapılan yayınların, yorumların içeriğine, ana doğrultusuna bakıldığında, Türkiye’nin bu hadise karşısında sergilediği tutum nedeniyle büyük bir kredi topladığını söyleyebiliriz.
Uluslararası camiayı belli bir strateji içinde düzenli bir şekilde bilgilendirerek, olayın üstüne sünger çekilmesini önleyen Türkiye, cinayetle ilgili kuvvetli bir küresel farkındalık yaratarak Suudi Arabistan’ın kibirli muktedirlerini güçlü projektör ışıkları altında bu cinayetteki suçüstü sorumluluklarıyla karşı karşıya bırakmıştır.
Türkiye, bu olayda adaletin tecelli etmesi yönünde hareket eden
taraftır ve meseleyi ele alış tarzıyla uluslararası alanda yüksek
bir zemine çıkmıştır. Batı’nın önde gelen yayın organlarında son
yıllarda kendisinden sıkça eleştirel bağlamda söz edilen
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında birden olumlu bir ton
ortalığa hâkim olmuştur.
Bu arada, yapılan yorumlarda Türkiye’nin bu olayı Suudi Arabistan’ın bölgedeki geleneksel yerleşik gücünü kırmak, kendi bölgesel liderlik iddiasını güçlendirmek yönünde değerlendirdiği yolundaki görüşler de dile getiriliyor.
Bununla birlikte, Kaşıkçı hadisesi 40’ıncı gününü geride bırakırken, beraberinde getirdiği bütün övgülerin yanında, Türkiye’nin demokrasi, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi alanlardaki sorunlu uygulamalarını hatırlatan yazılara ya da atıflara da rastlamak mümkün Batı medyasında.