DİPLOMATLARIN ‘monşer’ sıfatıyla anılmayı fazlasıyla hak eden salon adamları olduğu yolundaki yaygın kanaati çürütmek için bir örnek gerekirse, Dışişleri Bakanlığı’nda bulunabilecek en etkili şahsiyetlerden biriydi.
Her şeyden önce halk adamıydı Kaya Toperi. Ankara Kocatepe’de çocukluğunda mahalleden aldığı kültürden hiçbir zaman kopmamıştı.
İkbal görüp büyükelçiliğe kadar yükselmiş olsa da, her an yaramaz okul çocukları gibi tatlı bir hınzırlığın içine atlamaya hazır bir hali vardı. Ankara’ya özgü devlet ciddiyetinin herkesin üzerine çöktüğü en ağır ortamlarda bile, salonu kaplayan ciddi havayı tersyüz etmeye -ruhen- her zaman hazırdı. Yüz ifadesinden, kıpır kıpır göz hareketlerinden o an aslında kafasının içinden bir muziplik geçtiğini hemen hissederdiniz.
*
Klasik diplomat kalıplarına sığmayan yönleri ile bilinirdi. Örneğin, Bern Büyükelçisi iken 24 Haziran 1993 tarihinde kalabalık bir PKK grubu ellerinde taş, sopalarla büyükelçilik konutunun bahçesinden içeri girip binaya doğru hamle yaptıkları sırada odasından Smith Wesson tabancasını kapıp, kapının önüne çıkıp korumaların önünde tetiği çekmekten çekinmemişti. Korumalarla birlikte açtıkları ateş üzerine PKK’lılar dağılıp kaçmıştı. PKK’lılardan biri ölmüştü.
Büyükelçilik konutunu koruyamayan, PKK saldırısını durduramayan İsviçre makamları, silahla ateş edilmesini ve can kaybını soruşturmaya kalkınca iki ülke ilişkileri krize girmişti. İsviçre hükümeti, Toperi’yi ‘persona non grata’ (istenmeyen adam) ilan etmeye hazırlandığını hissettirince, Ankara kendisini merkeze çekmiş, misilleme olarak Ankara’daki büyükelçileri üzerinden aynı adımı atması da İsviçre’den istenmişti.