Kerkük dosyasının kapağını kaldırdığımızda altını çizeceğimiz ilk husus, tarihin çok uzun bir zaman kesitinde bu yerleşimin bir Türkmen kenti olduğu gerçeğidir. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda İngilizlerin kontrolüne geçen Kerkük, 1921’de ilan edilen Irak Krallığı içinde kalmıştır.
Türkmenlerin Irak’ın bütünü ve spesifik olarak Kerkük içindeki ağırlığını okuyabilmek açısından baz alabileceğimiz önemli bir ölçüt, etnik bir grup olarak son kez sayıldıkları 1957 nüfus sayımıdır.
Irak’ın nüfusunun 6 milyon 300 bin çıktığı bu sayımda Türkmenler, Araplar ve Kürtlerden sonra en kalabalık üçüncü etnik grup olmuştur. Türkmenlerin toplamı 567 bindir. Bu durumda toplam nüfusun yüzde 9’unu oluşturmaktaydılar. Kürtler ise 1 milyon 42 bin toplamla yüzde 16. Buna karşılık 1957’de Kerkük şehir merkezinde alınan sonuçlara baktığımızda Türkmenlerin yüzde 75’e yaklaşan belirgin bir çoğunlukta olduklarını, Kürtlerin ise yüzde 20 oranıyla ikinci geldiklerini görüyoruz.
***
Gelgelelim 1968’de başlayan Baas idaresi altında maruz kaldıkları “Araplaştırma” politikasının Türkmenlerin Kerkük üzerindeki ağırlığını önemli ölçüde sarstığını söylemek mümkün. Baas rejimi, kentteki Türkmen dokusunu zayıflatmak üzere pek çok araçtan yararlanmıştır. En etkili araç, Türkmenlerin ve Kürtlerin Kerkük’ten uzaklaştırılması, yerlerine Arapların iskân edilmesi olmuştur. Türkmenlerin mülk edinmeleri zorlaştırılmış, Arap isimleri almaya zorlanmışlar, kültürel ve eğitim alanındaki hakları ciddi bir şekilde ortadan kaldırılmıştır.
Sonuçta 1991’deki Birinci Körfez Savaşı ve ardından 2003’teki ABD işgaline kadar uzanan dönemde Kerkük’ün Türkmen kimliğinin Arap kimliği yönünde önemli ölçüde aşındırıldığını söylemek mümkündür.