Kuşkusuz yürümekte olan bir dava hakkında objektif, dengeli bir kanaat belirtmeye çalışırken, öncelikle iddianamede yöneltilen suçlamaları okumak, sanığın bu suçlamalara karşı savunmasını dinlemek, bütün delilleri incelemek işin esasıdır.
Ama bir dava bağlamında özellikle tanıdığınız bir kişi söz konusu olduğunda, şahsi düzeydeki bilgileriniz, sezgileriniz, iç sesleriniz hepsi birleşip -maddi delillerden bağımsız olarak- önceden sizi bir noktaya doğru götürür. İşte bu yazının başlığında yer alan soru uzun bir zamandır kafamı meşgul ederken, Şahin Alpay’ın darbeciliği iddiası karşısında bir türlü ikna olmuyordum.
*
Sezgileri bir tarafa bırakıp iddianameyi incelediğimde de karşıma çıkan ilk gariplik, Şahin Alpay’la birlikte Nuriye Ural, Lale Sarıibrahimoğlu gibi tanıdığım başka meslektaşları da içine alan sanıkların bir kesimi için yöneltilen suçlama kalıbındaki çelişki oldu.
Savcılık makamı, iddianamenin sonunda “şüpheli yazarların gerek suç unsuru ihtiva ettiği tespit edilen yazılarıyla, gerek tek başına suç unsuru olduğu belirlenememekle birlikte örgütsel hedef ve amacı tamamlayan yazılarla, FETÖ-PDY terör örgütü hiyerarşisi içerisindeki görevlerini yerine getirdiklerini” ileri sürüyor.
Bu ifadeyle “suç unsuru içeren yazılara” ek olarak “tek başına suç unsuru olduğu belirlenemeyen” yazıların da bulunduğu savcılık makamı tarafından teslim ediliyor. Ama suç unsuru olmasa da sanıkların bu yazılarla “örgütsel hedef ve amacı tamamladıkları” ileri sürülüyor.