GEÇEN ay Ankara’da oynanan bir futbol karşılaşmasının bitiminde Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’nın sahaya girerek maçın hakemi Umut Meler’i herkesin gözü önünde yumruklayıp yere devirmesi ülkede büyük bir infiale yol açtı. Televizyonlardan da canlı izlenebilen bu saldırı, şiddetle mücadele alanında artık bir şeyler yapılması gerektiği konusunda hararetli bir tartışmayı da tetikledi.
Bu hadise üzerine kaleme aldığımız ve 13 Aralık 2023 tarihinde yayımlanan “Ankara’daki statta yaşanan şiddet bütün Türkiye’ye ayna tutuyor” başlıklı yazımızda, şiddetin bütün ülkede hayatın her alanında yaygınlaşmasından duyduğumuz kaygıları dile getirerek, cezasızlık kültürünün sorunun büyümesinde oynadığı role dikkat çekmiştik.
Ne yazık ki, Ankara’daki statta yaşanan şiddetin bütün Türkiye’ye tuttuğu büyük aynada her gün yeni vahim görüntüler karşımıza çıkıyor.
Özellikle çok yakın zamandan iki hadise şiddet sorununun değişik boyutlarını göstermesi bakımından üzerinde durmamızı gerekli kılıyor.
*
Bunlardan birincisi, 1 Ocak günü İstanbul’da Galata Köprüsü’nde düzenlenen “Filistin ile Dayanışma” mitinginden sonra üzerinde Kelime-i Tevhid yazan bir bayrakla yürüyen bir vatandaşın bayraktaki Arapça yazıya tepki gösteren bir üniversite öğrencisi tarafından yumruklanması olayıdır.
Bu hadisenin dikkat çeken tarafı, muhtelif muhalefet partileri adına yapılan açıklamalarda yumruk atan gencin belli ölçülerde sahiplenilmesi, kendisinin tutuklanmasına dönük tepkilerin dile getirilmesi, ayrıca dayanışma amacıyla ailesinin aranmasıdır.
Önümüze çıkan tablodaki belirgin davranış kalıbı, şiddet karşısında bir mesafe çekilmesi ihtiyacının hissedilmemesi, aksine şiddete yönelen faili sahiplenme refleksinin sergilenmesidir.
*
Bu olayın yankıları yatışmaya yüz tutmuşken bu kez Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde geçen hafta cuma günü okuduğu hutbede şehitlerle ilgili bölümü atlayan bir imama camide cuma namazını kılmak üzere bulunan ilçe kaymakamı tarafından yapılan müdahale yeni bir kriz konusu olarak belirmiştir.
Kaymakamın imamın hutbede şehitlerle ilgili bölümü okumaktan kaçınması karşısında kendisini uyarmasının haklılığı üzerinde büyük ölçüde bir mutabakatın belirdiği söylenebilir.