DÖNEMİN başbakanı Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’in 2000 yılı kasım ayında ortaya attığı bir öneriyle Türk kamuoyu kendisini birden af tartışmasının içinde buldu.
Rahşan Ecevit, önerisinde “af” sözcüğünü geçirmiyor, “kader kurbanları” olarak adlandırdığı, “yoksulluğun ve adaletsizliğin suça ittiği mahkûmlar” için belli ceza indirimleri getirilmesini talep ediyordu.
Sonunda Rahşan Hanım’ın dediği oldu ve DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin hazırladığı ‘23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlardan dolayı şartla salıverilmeye, dava ve cezaların ertelenmesine dair 4616 sayılı kanun’ 21 Aralık 2000 tarihinde TBMM’den geçti.
Yasayla belli suç türleri için hapis cezalarında 10 yıllık bir indirim getiriliyordu. Yasada çok sayıda suç kategorisi -örneğin cinayet ya da terör gibi- tek tek sıralanarak, bu ceza indirimlerinin dışında tutulmuştu.
Görünüşte her şey Rahşan Hanım’ın istediği ölçüler içinde kurgulanmıştı, ancak ne olduysa sonradan oldu. Anayasa Mahkemesi (AYM), aldığı bir dizi kararla Anayasa’nın ‘eşitlik’ ilkesinden yola çıkarak, yasada öngörülmeyen birçok suç kategorisini de bu düzenlemelere dahil etti. Sonuç, yasanın kapsamının kademe kademe genişlemesi oldu. İlk başta yasadan 23 bin kişi yararlanırken, daha sonraki uygulamada sayı 45 bine kadar çıktı.
Bu arada, özellikle cinayet suçlularının da serbest bırakılması toplumda ciddi bir rahatsızlığa yol açtı. Üstelik, bu yasa çerçevesinde cezaevlerinden tahliye edilen mahkûmların, tutukluların bazılarının yeniden suça karışması, “Rahşan Affı” olarak adlandırılan düzenlemeden duyulan rahatsızlığın dalgalar halinde artarak yayılmasına neden oldu.
*