Bu mutabakatın ortaya çıkardığı yeni durum ve ayrıca bundan sonraki döneme ilişkin muhtemel gelişme ve sorunlarla ilgili şu gözlemleri ileri sürebiliriz:
Öncelikle Rusya lideri Vladimir Putin’in, yürüttüğü etkili diplomasiyle uluslararası politikadaki konumunu daha da güçlendirdiğini, ülkesinin Ortadoğu’daki ağırlığını iyice pekiştirdiğini baştan vurgulamalıyız. Putin, krizin gidişatına tuğrasını vurarak Suriye’de çözümün başat aktörü olarak kendisini tescil ettirmiş bulunuyor.
İran, Rusya’nın ardından bir diğer “kazanan” taraftır. Suriye’deki barış sürecinin resmi bir paydaşı haline gelerek, bölgedeki etki alanını daha da genişletmiştir.
Türkiye ise geçmişte Suriye’de izlediği siyasetin tümüyle karşıtı bir çizgiye gelmiş olmakla birlikte, yine de denklemin içine üçüncü aktör olarak girerek, Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olacağı bir pozisyon elde etmiş bulunuyor. Türkiye’nin önümüzdeki günlerde özellikle Suriye muhalefetinde diyalog içinde olduğu örgütler üzerindeki nüfuzunu kullanarak, bu gruplarla Soçi süreci arasında bir köprü işlevi görmesi beklenebilir.
Ancak yine de Suriye muhalefetinin Beşar Esad ile aynı masaya oturtulmasının ciddi sancılara yol açacağını tahmin etmek hiç de güç değil.
*