TÜRK-ABD ilişkilerini uzun bir zamandır rehin alan Menbiç meselesini bu yılın başından beri bu köşede birçok kez gündeme getirdik. Örneğin, 26 Ocak tarihli yazımız “ABD ile Menbiç’te büyük bilek güreşi”, 17 Şubat tarihli yazımız ise “Ankara-Washington yolu Atlantik’ten değil Menbiç’ten geçiyor” başlıklarını taşıyordu.
Keza, 9 Şubat tarihli “Türkiye ile ABD artık iki hasım ülke” başlıklı yazı, Ankara’dan yapılan “Menbiç’e müdahale ederiz” şeklindeki açıklamaların ardından buraya giden bir ABD’li generalin “Eğer bize vurursanız, biz de agresif bir şekilde karşılık veririz” çıkışının yarattığı gerginliği konu alıyordu.
*
Bu tehlikeli tırmanış, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın geçen şubat ayının ortasında Ankara’ya yaptığı ziyaretle birlikte kontrol altına alındı. Tillerson’ın, Türk tarafına PYD/YPG’yi Menbiç’ten çekecekleri sözünü verdikleri halde bu sözü tutmadıklarını itiraf etmesi iki ülke arasında yeni bir müzakere sürecini tetikledi. Yaklaşık üç buçuk ay süren görüşmeler sonunda Tillerson’ın halefi Mike Pompeo ile Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu arasında geçen hafta Washington’da varılan mutabakatla, Menbiç dosyası sonunda olumlu bir sonuca bağlanmış bulunuyor. Varılan anlaşma, kuşkusuz Türk tarafının Washington üzerinde yarattığı baskının doğurduğu bir sonuçtur.
Belirlenen yol haritasına göre, uygulama ilk aşamada Menbiç’te kontrolü elinde tutan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içindeki PKK uzantısı PYD/YPG unsurlarının bu bölgeden çekilmesiyle başlayacaktır. Bunu izleyen süreçte Menbiç’teki askeri konsey ve yerel yönetim organlarının yapısı yeniden şekillendirilecek, bu kurullardan ayrılan YPG’lilerin yerine yeni görevlendirmeler yapılacaktır. Ve bu adımları tamamlayan bir düzlemde, Menbiç’te güvenlik ve istikrarın gözetimini Türk ve ABD askerleri üstlenecektir.
Bir başka ifadeyle, üç dört ay öncesindeki tehdit açıklamalarının ardından Türk-ABD askerleri şimdi Menbiç’te sahada işbirliğine girecektir.