EN sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim. İran’la 2015 yılında yapılan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilme kararı, ABD Başkanı Donald Trump’ın üzerinde yaşadığımız gezegen açısından artık taşınması giderek zorlaşan bir sorun haline geldiğini gösteriyor.
Son dönemde atılan hiçbir adım, hem dünya barışına, hem bölgesel barışa, hem de zaten çözülme süreci içinde olan uluslararası sisteme tek başına bu ölçüde zarar verme potansiyeli taşımamıştır.
*
Başkan Trump’ın kararının en vahim sonuçlarından biri, ülkesinin BM Güvenlik Konseyi adına yapılmış bir anlaşmadaki imzasını geri çekerek, küresel sistemde kuralsızlığa dönük kuvvetli bir emsal yaratmasıdır. Bu kapının iyice açılması, güçlü olduğu algısına sahip her aktörün her istediğini yapma serbestisine hak kazandığını düşündüğü, kaba gücün, kuralsızlığın baskın çıkacağı kaotik bir uluslararası ortam yaratacaktır.
ABD’nin anlaşmadan çıkması, muhtemeldir ki, en büyük tahribatı belki de İran’dan çok Batı dünyası üzerinde icra edecektir. Trump, bu hareketiyle sadece İran’ı değil, aynı zamanda anlaşmada imzası bulunan Rusya ve Çin’in yanı sıra Almanya, İngiltere ve Fransa’yı da karşısına almıştır. ABD Başkanı, her üç Avrupa ülkesinin anlaşmadan vazgeçmemesi yolunda yaptığı bütün ısrarlı çağrıları kaale almamıştır.
İsrail ve Suudi Arabistan’la aynı eksen içinde yer almayı, yaklaşık 70 yıllık NATO müttefiklerine, Batı dayanışmasına tercih eden bir ABD Başkanı var karşımızda.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı dünyası içinde meydana gelen en ciddi çatlaklardan biriyle karşı karşıyayız. Belli asgari müştereklerde ortak hareket ettiği varsayılan ‘Batı sistemi’, 8 Mayıs 2018 tarihi itibarıyla derin bir sarsıntı içindedir.