ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2016 yılına ilişkin Türkiye insan hakları raporu geçen yıl mart ayında açıklandığında Ankara’da “kabul edilemeyecek iddialar, yanlış tanımlamalar ve gerçekten uzak yorumlar içerdiği” gerekçesiyle sert bir tepkiye yol açmış, Dışişleri Bakanlığı yaptığı bir açıklamayla bu raporun “sergilenen işbirliğinin devamı konusunda önemli sonuçlar yaratacağını” duyurmuştu.
Bu sonuç, 2017 raporunun hazırlanması sürecinde Dışişleri Bakanlığı’nın ABD Dışişleri ile işbirliğini kesmesi oldu. Nitekim, 2017 raporu geçen hafta Washington’da açıklandığında Dışişleri Bakanlığı yine kuvvetli bir açıklamayla tepki verdi. Açıklamada, “Bu raporun hazırlıkları kapsamında ülkemizin sürdürdüğü işbirliğinden artık imtina etmesinin yerindeliği bu vesileyle teyit olmuştur” denildi.
ABD’ye tepki Dışişleri ile sınırlı kalmadı. Adalet Bakanlığı, önceki gün Dışişleri’nden daha ayrıntılı bir açıklama yaparak raporu ağır bir dille eleştirdi, ABD’yi “insan hakları konusunda kötü ve kabarık bir sicile sahip olmakla” suçladı.
Bu açıklamanın en çarpıcı tarafı, ABD devletinin FETÖ terör örgütü mensupları için “güvenli bir liman”, PKK/YPG için “tedarikçi” sıfatlarıyla nitelenmesiydi.
***
Ankara ile Washington arasındaki ilişkiler ABD’nin Fetullah Gülen’e sağladığı himaye, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’ye verdiği destek, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alımı, İzmir’de tutuklu Amerikalı rahip Craig Brunson meselesi gibi bir dizi sorun nedeniyle tarihinin en krizli dönemlerinden birinden geçerken, bu sorunlar manzumesine bir de insan hakları raporu eklenmiş bulunuyor.
Gelinen noktada insan hakları konuları da artık iki ülkenin dışişleri bakanlıklarının diyalog kurup işbirliği yapabildikleri bir alan olmaktan çıkmıştır.