Gözlerinde her zaman muzip bir ifadeyle bakardı. Her duruma esprili bir dokunuşla dahil olmakta ustaydı. Ya da muhakkak bir cinlik peşindeydi. Nurettin varsa renk vardı... Keskin zekasından her zaman çıkartacağı bir sürpriz olurdu. Kazandığı bütün başarılara karşı hiç başının dönmemesi, alçak gönüllülüğünü kaybetmemesi kendisinin çok takdir ettiğim bir yanıydı. Hep aynı insan olarak kaldı. Gazetecilik mesleğinin özünün muhabirlik olduğunu en etkili şekilde gösterdi, muhabirliğin bayrağını yükseklere taşıdı.
KAZILMIŞ olan mezar çukuruna beyaz kefene sarılı bedeni yerleştirildikten sonra betondan yapılmış üç kapağın yerleştirilmesi ile boşluğun üstü örtülmüş oldu. Gökyüzüyle son teması da böylece kayboldu.
Mezarlık çalışanlarıyla birlikte bizler de mezarın üstüne toprak atarak ona son görevimizi yerine getirdik. Dualar okundu, hocanın çağrısıyla herkes bir ağızdan hakkını helal etti. Ve ona Karşıyaka Mezarlığı’nda veda edip oradan ayrıldık geçen salı günü öğle saatlerinde. Birazdan Ankara trafiğinin içindeydik.
Bir süre sonra bir grup meslektaşı, eski çalışma arkadaşları toplanıp onun hatıralarını anlatmaya koyulmuştuk ki, başlangıçta masadaki üzüntülü havanın ardından birden kahkahaların yükseldiğini fark ettim.
İlk bakışta, ortalığı kaplaması gereken yas hali ile orantılı değildi bu görüntü. Ama konu Nurettin Kurt ise muhakkak bir renk, bir mizah unsuru, muhakkak yol açtığı bir takım komik durumlar olacaktı ve bunlar tabii kahkaha atılmayacak gibi şeyler değildi.