GEÇEN pazartesi günü Soçi’de açıklanan mutabakatın en önemli noktalarından biri “Ortak İran-Rus-Türk Koordinasyon Merkezi’nin işlevlerinin geliştirileceği”nin belirtilmiş olmasıdır.
Bu merkezin rolünü güçlendirme ihtiyacı, İdlib’deki gerilimi
düşürme bölgesinde ateşkes rejiminin denetlenmesi amacıyla alınacak
önlemlerle ilgilidir.
Biri müttefik olarak Batı’nın savunma ittifakı NATO’da yer alan,
bir diğeri tarihsel ve ideolojik bir arka plan içinde kendisini
hasmı NATO’ya karşı konumlandırmış olan ve üçüncüsü bir İslam
cumhuriyeti kimliğini taşıyan üç ülkenin, askeri bir çerçevede bir
araya gelip işbirliğine girmeleri, neresinden bakılırsa bakılsın,
üstünde durulması gereken bir durumdur.
Merkezin, Suriye’nin geleceği açısından bu aşamada en kritik
dönemeci oluşturan İdlib’de ateşkesin yürütülebilmesi açısından çok
temel bir rol üsleneceğini belirtmeye gerek yok.
Üçlü koordinasyon merkezi, Türkiye, Rusya ve İran’ın oluşturdukları
Astana sürecinde geçen yıl mayıs ayında Suriye’de dört ayrı
gerilimi azaltma bölgesi ilan etmelerinin bir uzantısıdır. Üç
ülkenin 14-15 Eylül 2017’de İdlib’deki bölgede ateşkesin denetimi
için bir dizi askeri gözlem noktası tesis edilmesi kararıyla
birlikte, bu merkezin kuruluşu da açıklanmıştı.
Bu mutabakatta öngörülen karakollar üç ülkenin askeri makamlarının
hazırladıkları haritalar üzerinden şekillendi. Uygulamada Türkiye
12, Rusya 10, İran 7 askeri nokta kurdu. Türkiye, gözlem
noktalarıyla muhalefet ile rejim bölgelerini ayıran sınır hattının
iç tarafını tutarken, Rusya ve İran’ın karakolları, çoğunluk
bunlara yakın mesafelerde sınırın hemen karşı tarafında
kuruldu.
Söz konusu gözlem noktaları, bu üç ülkenin askeri makamları
arasında yakın bir çalışma ilişkisi...