TÜRKİYE-ABD ilişkilerinin tarihi büyük iniş çıkışların tarihidir.
İlişkiler, “stratejik ortaklık” gibi kavramlarla simgeleşen
yakın işbirliği dönemleri de yaşamış, müttefikler arasında
rastlanmayacak türde çok ağır krizlere de sahne olmuştur.
Örneğin, 1964 yılında ABD Başkanı Lyndon Johnson’un dönemin
başbakanı İsmet İnönü’ye gönderdiği tehdit dolu bir mektupla
ilişkiler muazzam bir sarsıntıya girmiştir. Keza, 1974’te Kıbrıs
barış harekâtı üzerine ABD Kongresi’nin Türkiye’ye silah ambargosu
uygulaması yine ağır bir depreme yol açmış, ambargo yüzünden Türk
Hava Kuvvetleri yedek parça bulamaz hale gelmiştir.
En büyük kırılmalardan biri de 1 Mart 2003 tarihinde TBMM’nin ABD
ordusunun Türkiye toprakları üzerinden Irak’a girmesini reddettiği
tezkere hadisesiyle ortaya çıkmıştır.
Bunun ertesinde 4 Temmuz 2003 tarihinde Irak’ın Süleymaniye
kentinde ABD birliklerinin Türk askerlerinin başına çuval
geçirmesiyle ilişkiler o dönemde tam anlamıyla dibe vurmuştur.
Burada altı çizilmesi gereken nokta, ilişkilerin ciddi darbeler
aldığı, uzun süren soğuklukların yaşandığı bütün bu krizlere
rağmen, son kertede karşılıklı çıkarların ağır basmış olmasıdır.
Bunun sonucu ilişkiler her seferinde bir şekilde onarılıp kaldığı
yerden yola devam edilmiştir. Hatta, tezkere krizi sonrasında
girilen normalleşme ilişkileri “stratejik ortaklık” kavramına
taşıyabilmiştir.
Oysa bu kez içine girdiğimiz türbülans, bundan öncekilerden farklı
gözüküyor ve gelişme istidadına bakıldığında onarılması ciddi
güçlük arz edebilecek boyutlar taşıyor.
ABD yönetimi, Suriye’deki Kürt bölgesini korumak üzere bir sınır
güvenlik gücü kurulması kararından geri adım atmadığı takdirde,
krizin Tü...