TAHRAN zirvesinin kapanış bölümünde “Özellikle rica ederim...” diye söze girerek son bir çıkışta bulunuyor Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
İlginç bir nokta, Cumhurbaşkanı bu girişin ardından konuşurken
-çok kısa bir süre için- mikrofondan sesinin gelmemesi. Sesi
yeniden geldiğinde Erdoğan’ın şöyle dediği duyuluyor:
“... yani bir defa Cephe El Nusra olsun, HTŞ olsun, hepsi için...
Bir defa, silahı bırakın... Bırakın ki buraya sulh gelsin. Bu
çağrıyı zirveden yapmış olalım...”
Sesinin duyulmadığı bölümde Cumhurbaşkanı’nın ne dediği bilinmiyor.
Ancak daha sonra “hepsi” dediğini dikkate aldığımızda, silah
bırakma çağrısı yaptığı kesimler arasında İdlib denkleminin diğer
aktörleri olan Suriye ordusu ve Suriye muhalefetini temsil eden
silahlı grupları da kastettiğini düşünebiliriz.
Bu çıkışın en dikkat çekici yönü, Cumhurbaşkanı’nın zirvede
doğrudan Heyet Tahrir üş Şam, kısa adıyla HTŞ’ye de seslenmiş
olmasıdır.
Bu sesleniş aslında İdlib krizinin merkezinde yatan en ciddi
sorunla yakından ilişkili.
HTŞ, 2016 sonunda El Kaide’nin Suriye şubesi El Nusra içinden
çıkarak kurulan, bu nedenle başta BM olmak üzere uluslararası camia
tarafından ‘terörist’ olarak kabul edilen bir örgüt. HTŞ’nin önemi,
İdlib’deki başat askeri güç konumuyla diğer gruplara kıyasla sahada
biraz daha geniş bir alan kontrolüne sahip olmasından
kaynaklanıyor.
HTŞ’nin adıyla Erdoğan’ın Tahran’a hareketinden bir hafta önce 31
Ağustos tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı
kararında da karşılaştık. Bu kararla, HTŞ, Türkiye’nin ‘terörist’
olarak kabul ettiği örgütler listesine dahil edilmiş oldu.
İdlib’deki açmazın birinci boyutu burada beliriyor.
Çünkü Türkiye, Rusya ve İran’ın 4 Mayıs 2017 tarihinde imza
attıkları Astana...