ABD’deki Demokrat Obama yönetimi, 2014-2015 döneminde Türkiye ile ilişkilerinde önemli bir yol ayrımına geldi. Yönetimin karşısındaki soru şuydu: ABD, Irak’ın ardından Suriye’de geniş bir alan hâkimiyeti kazanan, kuzeyde geniş bir coğrafyaya yerleşen DEAŞ’a (IŞİD) karşı mücadelesinde yanına müttefik olarak kimi alacaktı?
Washington’un önünde iki seçenek vardı. Birincisi, müttefiki Türkiye ile işbirliğine girerek bu tehdidin üstüne gitmesiydi. Bu durumda TSK’nın yanı sıra, sahada büyük ölçüde Türkiye’nin denetimi altındaki ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) unsurlarına dayanmak durumunda kalacaktı.
İkinci seçenek, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD’nin askeri kanadı YPG’den yararlanmaktı.
ABD yönetimi, geniş bir zamana yayılan bir karar alma süreci içinde hareket etmiştir. Buradaki önemli bir nokta, ikinci seçeneğin Türkiye’ye dönük mutlak mahzurları nedeniyle yönetim içinde ciddi tartışmalara yol açmış olmasıdır.
Bu süreçte yönetim bir ara Türkiye ile işbirliği seçeneğine de yönelmiştir. Hatta, Suriye’de DEAŞ’a karşı yürütülecek mücadelenin esaslarını belirlemek üzere Türk tarafıyla bir mutabakat muhtırası müzakere edilmiş, 2015 mayıs ayında bir metin üzerinde önemli ölçüde ilke anlaşmasına da varılmıştır.