ESAD rejiminin Hatay’a sınırdaş İdlib’e dönük askeri operasyonlarının yoğunlaşmaya başlaması Birleşmiş Milletler’in Türkiye’ye dönük büyük bir göç dalgasının tetiklenebileceği yolundaki uyarılarına yol açıyor. Peki Suriye lideri Beşar Esad’ın baş destekçisi ve aynı zamanda Türkiye’nin ‘Astana Süreci’ndeki ortağı Rusya bu durum karşısında ne yapıyor?
Suriye’de çatışmasızlığın hâkim olmasını amaçlayan ‘Astana Süreci’nde yer alması, Rusya’ya Esad’ı İdlib’de durdurmak gibi önemli bir sorumluluk yüklüyor. Çünkü Türkiye, Rusya ve İran’ın 2017 Mayıs’ta başlattıkları bu süreç, İdlib’i ‘Güvenli Bölge’ ya da ‘Gerilimi Azaltma Bölgesi’ olarak tanımlıyor.
Astana mutabakatı, çatışan taraflar arasında çarpışmaları önlemek amacıyla bu güvenli bölgelerin sınırları boyunca ‘güvenlik şeritleri’, ayrıca ateşkes rejimine riayetin sağlanması için ‘gözlem noktaları’ kurulmasını da öngörüyor.
Nitekim, bu hedefi gözetmek üzere İdlib’de muhalefet ile rejim bölgelerini ayıran sınır hattı boyunca bir dizi askeri gözlem noktası tesis edildi. Türkiye, sınırın hemen iç tarafında yani muhalefet bölgesinde, Rusya ve İran da sınırın rejim tarafındaki bitişik alanında gözlem noktaları kurdu.
Bu işbölümünün mantığı açık: Türkiye, sınırın iç tarafında muhalefete, Rusya ve İran da sınırın diğer tarafında rejime dönük bir caydırıcılık yaratmış oluyor.
*
Esad rejimi, yakın bir zamana kadar daha çok güneydeki hedeflere yönelmişken, İdlib göreceli olarak çatışmasızlığın hâkim olduğu sakin bir bölge görüntüsüyle dikkat çekiyordu; muhaliflerin kendi aralarındaki kavgaları saymazsak... Buna karşılık rejimin, bir süredir İdlib’de başlattığı saldırılarla bu durum bozulmuş oldu.