TEKNOLOJİDEKİ en son gelişmelerin bir savaş uçağı üzerine uyarlanmış en ileri modelini temsil ediyor F-35’ler. Dördüncü nesilde başı çeken F-16, F-18 ve MİG-29’lardan sonra, F-35 beşinci neslin, yani geleceğin uçağı.
Bu uçakların kendisinden önceki nesle kıyasla önemli üstünlüklerinden biri, karşı tarafın radarlarının algılama menzilini ciddi bir şekilde daraltması. ‘Düşük görünürlük’ (low observability) denilen bu özellikleriyle ancak çok yakın bir mesafede fark edilebiliyorlar.
Önceki nesilde radar, gece uçuş sistemi, elektronik savaş sistemi, hedefleme gibi işlevler uçakta farklı podlarla ayrı ayrı düzenlenirken, F-35’lerde bütün bu işlevler tek bir sistem içinde (sensör füzyonu) bütünleştiriliyor.
Bütün bu özellikleri ile kokpiti tek kişilik bir savaş harekât merkezine dönüştürebiliyor F-35. Hem hava/hava hem de hava/yer olmak üzere çok amaçlı tasarlanan bu uçak, halen yalnızca ABD ve İsrail hava kuvvetlerinin envanterinde bulunuyor. Batı dünyasının hava kuvvetlerinde muhtemelen 2050-2060 yıllarına kadar uzanacak bir perspektifte savaş uçağı olarak liderliği F-35 üstlenecek.
*
Türkiye başından itibaren, daha 1998 yılından bu yana beşinci nesil F-35 projesinin içinde yer alıyor. Avustralya ve 8 NATO ülkesinin yer aldığı bu projede F-35’lerin bazı parçaları Türkiye tarafından sağlanıyor.
Türkiye’de hizmet ömürlerini tamamlamakta olan son 40 F-4’ün (Fantom) yerini önümüzdeki dönemde ABD’den gelecek F-35’ler alacak. Kademeli olarak ilk
aşamada 30 uçağın alınması ve ardından 2020’li yılların ortalarına doğru bu uçakların Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterindeki toplam sayısının 100’ün üstüne çıkması planlanıyor.