Ünlü yazar Refik Halit Karay, 85 yıl önce Antakya için şöyle yazmış:
“Benim gördüğüm ve sevdiğim Antakya budur: Yeşil bir ova kenarında, sırtını rahat bir dağa vermiş, ayaklarını coşkun bir nehre uzatmış, bacalarının dumanını tüttürerek çınar gölgesinde dinlenen, keyif getiren hoş, münzevi bir belde!”
Böyle muhteşem ve mübarek belde, ardında tarif edilmez acılar bırakarak 6 Şubat depremi ile yerle bir oldu. Antakya’daki manzarayı gördüğümüzde dayanmak, üzüntü ile kıvranmamak elimizde değildi. Sanki kıyamet kopmuştu. Koca kent yok olmuştu. Şehir halen toz içindeydi ve adeta sağlam bir bina kalmamıştı.
Yer yer hasarlı ve yıkık binaların kaldırılmasıyla geniş boş alanlar ortaya çıkmıştı. Gezdiren dostumuz, “Şurada lüks binalardan oluşan bir site vardı, hepsi yıkıldı” veya “Burası devlet hastanesiydi, gördüğün gibi sadece arsa şimdi” gibi anlatıyordu buraları.
Asi Nehri’nin kıyısında Ulu Camiin yanında cıvıl cıvıl kalabalıkların aktığı, şehrin kalbinin...