Daha küçük yaşta alınmışlar, devamlı şarlatan liderlerinin olağanüstü güçleri olduğunu, haşa Peygamber Efendimizle görüştüğünü, örgütlerinin ise dünyayı kurtarıcı olarak misyonu bulunduğunu ve uyanın cennetlik olacağı telkin edilerek şartlandırılmaları sağlanmış.
Seçilen kişiler genellikle kalabalık ve sosyoekonomik seviyesi düşük ailelerden gelmektedir. Böylelikle ailelerin çocuk üzerindeki koruyup kollama etkisinin zayıf olduğunu, kolaylıkla sapkın düşüncelerine kapılabileceğini bilirler.
Hep gruplarının üstünlükleri anlatılmış. Yaptıkları eylemlerle dünyayı değiştirecekleri aşılanmış.
Grup dışında başkalarıyla görüştürülmemiş, başka yayınlar izletilmemiş ve okunmamış. Değişik fikirleri ve bakış açılarını bilmeleri istenmemiş, arkadaşlıklarının grup içi olmasına dikkat edilmiş.
Dünyayı, insanları ve olayları iki renk olarak algılarlar. Ya siyahtır veya beyaz. Ara renklere yer yoktur. “Liderin söyledikleri” kesinlikle tartışmaya ve tereddüde mahal olmayacak şekilde doğrudur. Aksi düşünceler ise yanlış. Kendileri iyidir, başkaları kötü. Grubu insanlık için kurtarıcıdır, karşıdakiler ise insanları felâkete sürüklemektedir.
Ülkenin insanlarının tehlikede olduğu, felâketin onları beklediği ve kendilerinin kurtarıcı olabileceği telkin edilmiş.
Sadece liderin anlattıklarını dinlemişler. Adeta robota dönmüşler. Tek bir doğru vardır onlar için, FETÖ’nün söyledikleridir. Doğruluğunda tereddüt bile edilmez, tartışılmaz, aynen kabul edilir.
Artık muhakeme yürütemeyen, düşünmeyi gereksiz gören robotlar haline gelmişlerdir. Böyle olunca da her istedikleri yaptırılabilir. Söylenileni yaptığında kahraman olarak anılacağı telkin edilir. Öldüğü takdirde sorgusuz cennete gideceğine inandırılır. Tetiğe basmak ebedi âlemi kazanmak için yeterlidir. Zaten o noktada istenileni yapmazsa grupça dışlanacağını ve korkak sayılacağını bilir.
Bunları anlatmamın sebebi geçenlerde eski bir FETÖ’cü tanışla karşılaşmam. Konuşurken herhalde hakikati gördüğünü ve FETÖ karşısında yer aldığını düşündüm. Konuşunca baktım aynı kafa devam ediyor. Darbenin Fetullah’ la ilgisi yokmuş, kontrollü darbeymiş, amaç FETÖ’cüleri devlet kademelerinden ayıklamakmış. “Bak, Fetullah ABD’de ve hizmetinde. Bu bile yetmez mi?” diyecek oldum. Ancak diğer FETÖ’cülerle aynı papağan gibi benzer ifadeleri tekrarlıyordu. Bu tiplerle konuşulamayacağına karar verdim ve yanından ayrıldım. Sanki sanal bir dünyadan sesleniyorlardı, gerçeklerden kopuklardı.
İşte 15 Temmuz darbe girişimine katılan asker ve diğer kişilerin mahkemede verdikleri ifadeleri görünce ve konuştuğum arkadaşı dinleyince yetiştikleri şartların onları ne acınacak hale getirdikleri görülüyor. Ayrıca:
Hiç telaş göstermeyişleri ve soğukkanlı oluşları bu menfur hadise konusunda eğitimli olduğunu gösteriyor.
Etrafa müstehzi ifadeleri mevcut. Başkalarını küçümsüyor ve kendilerinin kesinlikle haklı olduğu havasındalar. Kendi gibi düşünmeyenlerin yaşamaya bile hakları olmadığı zihinlerinde yer etmiş.
Gayet rahat yalan söylüyorlar ve herkesin gördüğü sıradan gerçekleri bile mahkemede çarptırıyorlar.
Bir de sanki cezalarını çekmeyecekleri, esrarlı bir gücün onları çıkaracakları tarzında bir fikre sahipler.
İnsanlarımızın üzerlerine ateş açarken, mermiler yağdırırken ne kadar rahatlarsa yine suçluluk ve pişmanlık duymadıkları anlaşılıyor. Kendilerini “beklenen kurtarıcıya” uymuş zannediyorlar.
KADİR DEMİREL’İN ARDINDAN
Kendisiyle uzun yıllara dayanan dostluğumuz vardı. Hasan Karakaya üstadı kaybedince arada ona uğrar sohbet ederdik. Daha birkaç gün önce aramış Dr. Ali Akben’le ziyaret edeceğimizi söylemiştik. Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı geziden yeni döndüğünü söyledi ve “birkaç gün sonra buluşalım” dedi. Ancak ihmal ettik, derken acı haber geldi.
Kendisi beyefendi, saygılı, kibar, hep güler yüzlü, mümin ve naif bir insandı.
Rabbim rahmetiyle muamele buyursun. Mekânı cennet olsun. Kızı hanımefendiye de acil şifa için dua ediyoruz.
Ayrıca yine Hakk’a yürüyen bir hizmet abidesi Fevziye Nuroğlu ablamıza da Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına ve tüm ümmete sabır ve baş sağlığı temenni ediyorum.