Koca bir kış mevsimi geçti. İşte Hıdırellez’i yaşadık. Derken cemreler düştü, bahar aylarına ilk adımı attık. Ancak bu yıl İstanbul’da bir türlü kışı yaşamadık. Kar hiç uğramadı şehrimize. Mevsimler bozuldu adeta. Bunun sebeplerinden biri de yapılaşma.
İstanbul’da eski bildik bir semte birkaç ay sonra gittiğimde tanıyamaz hale geliyorum: Her gidişimde yeni yeni gökdelenlerin inşa edildiğini görüyorum. Her defasında, “Hayret bu bina nereden çıktı böyle?” sözleri dilimden dökülüyor.
Şimdi inşaat teknikleri de çok gelişmiş olmalı ki eskiye oranla kısa bir sürede dev bina dikiliveriyor. İstanbul’un silueti artık gökdelenlerden oluşuyor, camiler ve diğer tarihi turistik binalar arada kayboluyor.
Sadece İstanbul değil maalesef Anadolu’nun büyük kentleri de yüksek binaların hücumuna uğramıştır. Şehirler adeta yatay değil dikey olarak gelişmektedir.
Bir yazısında Üstad Mehmed Şevket Eygi, “Bir şehrin gökdelenlerle dolması güzelleştiğine ve ilerlediğine değil düşüşe ve batmaya doğru gidişe işarettir” demişti.