Görmüşsünüzdür, geçtiğimiz hafta çekilen video medyada geniş yer aldı, duyarlı insanlarımızın tepkisi bu saygısızları kınamak şeklindeydi ve olumluydu. Görüntüde sarıklı ve cübbeli bir vatandaşımıza karşı yanında bulunan kendini bilmezler güya onun kıyafetini protesto için topluca Onuncu Yıl Marşı okuyorlardı. Genç olduğu anlaşılan kişi ise bu protestoyu hiç sesini çıkarmadan, tepkide bulunmadan olgunlukla karşılamıştı.
Tabii herkesin merakı kimseyi rahatsız etmeden kendi halinde yolculuk yapan bu beyefendi vatandaştan niçin rahatsız olmuşlardı? Mantıklı bir sebep arayanlar bu soruya cevap bulamıyorlardı. Atatürk’e sığınan bu şaşkın topluluğu samimi Atatürkçüler bile kınamışlar, kimsenin kılığına kıyafetine karışmanın yanlışlığını deklare etmişlerdi.
Bu sorunun cevabının ben ölüm korkusu olduğunu düşünüyorum. Aynı Zincirlikuyu Mezarlığının kapısındaki ‘Her nefs ölümü tadacaktır’ Ayet-i Kerime mealinden rahatsız oldukları gibi bu genç de belli ki onlara ölümü hatırlatmıştır. Onlar ise dünyevi zevklerden tat almak, günlerini helal-haram demeden gün etmek istedikleri için gencin görüntüsünden rahatsız olmuşlardır.
Günümüz insanı maalesef ölümü bir arkadaş, bir dost gibi görmeyip düşman gibi algılamaktadır. Kendini daha çok haz peşinde koşmakta; televizyon, akıllı telefon ve benzeri aletlerle oyalanmakta, gözü dünyevi zevklerden başka şey görmemektedir. Mezarlıklar şehir dışına atılmış, mezarda kemikleri dahi erimiş dünyalık zatlar ölümsüz ilan edilir olmuştur. Sanki insan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaktadır. Ölümü hatırlatan sözler, hatta bu vatandaşın karşılaştığı muameledeki gibi bazı kıyafetler bile bazılarının moralini bozmakta ve neşesini kaçırmaktadır.
Ölüm vazgeçilmez hakikat