Açıyorsunuz televizyonu veya internetten haber sitelerine giriyorsunuz, olmadı günlük gazeteleri elinize alıyorsunuz. İçinizin kararmaması, ümitsizliğe kapılmamanız içten değildir. Memleketin neresinde üzücü bir hadise vuku bulmuşsa bütün yayın organlarında geniş yer almaktadır. Çünkü seyirci toplayan, reytingi yüksek olan haberler nedense böyle karamsar olanlardır.
70 milyonluk ülkenin bir köşesinde vahşi bir cinayet mi işlenmiştir veya acımasız bir taciz olayıyla mı karşı karşıyayız, hemen medyamız bu tip haberleri ayrıntılarıyla, uzun uzadıya öne çıkarmaktadır. Veya ağır bir trafik kazasına ya da terör felâketine mi maruz kalındı uzun uzun yayınlar birbirini takip etmektedir. Hangi kanalı açarsanız açın aynı olayı ballandırarak ve moral bozucu şekilde işlediklerini görürsünüz.
İzleyenler zanneder ki bu şekilde kişinin içini karartan olaylar yurdumuzun her tarafında yaygındır ve ülke kötüye gitmektedir. Yanmışız, bitmişizdir.
Televizyonda haberleri seyretmeye kalktığınızda içiniz kararıyor, hepten dert sahibi haline geliyorsunuz: Cinayetler, kaybolan çocuklar, felakete maruz kalıp ağlayanlar, çatışmalar, savaşlar ve şehitlerimiz…
Tartışma programları ise ayrı facia: İnsanlar kutuplaşmış, birinin ak dediğine diğeri hemen kara diyor. Düşünmek, acaba karşıdaki muhatabım ne demek istiyor diye anlamak, üzerinde bile durmak istenmiyor. Ortak bir noktada buluşabilir miyiz veya yakınlaşabilir miyiz diye iyi niyet besleyen yok. Hemen önyargılı bir şeyler söylüyorlar. Kutuplaşmalar eriyeceğine, insanlar birbirlerine yaklaşacağına daha da zıtlaşıyorlar.