PKK ile mücadele ülkemizin yıllarına mal oldu. Çoğu gencecik on binlerce insanımızı terörde kaybettik. Ekonomimize ve refahımıza katkıda bulunması gereken milyarlarca liralık serveti bu yüzden heba ettik.
PKK’nın arkasında Türkiye düşmanı güçlerin olduğunu biliyoruz. Ne zaman o şer güçlere kafa tuttuk, ‘biz büyük devletiz’ dedik, ‘görürsünüz’ dediler ve terörü alevlendirdiler. Yani bizi köle yapmak, emir kulu haline getirmek için PKK’yı silah olarak kullandılar. PKK ise azdıkça azdı. Derken FETÖ de girdi devreye. PKK ile yabancı istihbarat örgütlerinin kontrolünde ortak çalıştılar. Birlikte ülkemize zarar verdiler, dış güçlerin piyonu oldular.
‘Savaşa hayır’ diyerek Suriye’de yuvalanan Türkiye düşmanı teröristlere karşı verilen mücadeleye karşı çıkan, şiddet yanlısı güçlerin yok edilmesini istemeyen 170 imzacı sözde aydına seslenmek istiyorum. Hele üyesi olduğum Tabipler Birliği’nin ‘savaş sağlık sorunudur’ gibi çarpık mantıkla ülkemizin ölüm kalım mücadelesine ket vurmak isteyenlere sözüm. Ülkemiz hiçbir ülkeye savaş açmış değildir. İran’la mı, Irak’la mı yoksa Suriye veya başka bir devletle mi savaş ilan ettik? Böyle bir şey yok. Türkiye olarak sınırımıza yuvalanmış, ülkemiz için tehdit oluşturan PKK uzantısı güçlere operasyon yapıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımız baldıran zehiri içme pahasına PKK ile barış yapmak istedi. Ancak bu şer güçler ülkemizi avuçlarının içine almak istedi, şımardıkça şımardılar. Şehirlerimizde kimlik kontrolü yapmaya, çukurlar ve hendekler kazmaya, yolların altına mayınlar yerleştirmeye, canlı bombalar yetiştirmeye, belediyelerin gelirini dağdaki teröristlere göndermeye kadar vardırdılar hainliklerini.
Hele barış için verdikleri sözlerin hiç birini de tutmadılar. Güya silah bırakacaklardı. Güya militanlarını yurtdışına çıkaracaklardı. Aksine eşkıyalar dağdan şehre indiler. Gündüz karşınızda memur, siyasetçi veya şehirli gibi durdular, gece ise PKK militanına döndüler.