Tahminim 2 yıl kadar önceydi. Onunla bir dost buluşmasında tanışmış, arada görüşmeye karar vermiştik. Canlı, neşeli, İslami hassasiyeti yüksek, 40-45 yaşlarında neşeli bir kardeşimizdi. Fakat meşguliyetlerden ve hızla geçen zamandan dolayı birkaç gün önce arayana kadar tekrar bir araya gelemedik.
Telefonda acilen görüşmemiz gerektiğini söylüyordu. “Arkadaş olarak değil hastanız olarak gelmek istiyorum. Büyük bir problemim var, çıkmazdayım” diyordu.
Gördüğümde tanımakta zorluk çektim. Acayip kilo almıştı. Sanki 10 yaş daha yaşlı gösteriyordu. O neşeli ve güler yüzlü insan gitmiş, dertli ve kederli biri gelmişti.
Sormadan edemedim, “Gerçekten sen o musun? Hani iki sene önce muhabbet ettiğimiz kişi misin?”
Evet, o idi. Başarılı iş adamıyken iflâs noktasına gelmişti. Beden ve ruh sağlığı bozulmuştu. Her şey âdeta tersine dönmüştü.
Birçok hastalığa müptelâ olmuştu: Aşırı terlemelerden yakınıyordu. Bel kayması vardı, dik duramıyordu ve ağrıdan kıvranıyordu. Uykusuzluktan şikâyetçiydi. Bazen günlerce hiç uyumadığını söylüyordu. Sonra gün boyunca uyuyor, geceleri ise uykusuz geçiriyormuş.