04.11.2018 tarihli Hürriyet gazetesinde Hakan Gence, «ŞİZOFREN AŞKIN GÜNLÜKLERİ” kitabının yazarı CEZMİ ERSÖZ ile yaptığı röportajda; “Türkiye Cinsellikte Çağ Atladı” manşeti altında marjinal yazarın aile birliğini berhava eden görüşleri parlatılarak verilmektedir:
“....Grup sekse dahil oldum. Zaman zaman buna benzer deneyimlerim oldu. Yaşamasaydım zaten yazamazdım.”
“...Meselâ swinger(eş değiştirme) ilişkiler.. Eşler buna müsaitse, bu ilişkiler evliliğin ömrünü uzatabilir.»
Marjinal yazarın hezeyanlarını sadece kişisel tercihi olduğu varsayılsa yazıma dahi konu etmeyeceğim. Ancak yazar bir gerçeği yüzümüze çarpmaktadır. Türk Hukukunda ZİNA ve doğrudan FUHUŞ, suç olarak tanımlanmamaktadır. Genel ve Özel Ceza Kanun’ları bireyin özgürlüğünü ve özellikle kadının (LGTBİ dâhil) cinsel özgürlüklerini öncelemekte ve teminat altına almaktadır. Yasalarda kelimeler üzerinden “KİŞİ” ve “KİMSE” tanımları ile tüm cinsel eğilimler yasal şemsiye altına alınmıştır. 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanununda, fuhuşun icrası bakımından kişinin cinsiyetinin bir önemi bulunmamaktadır.
Travesti C...’nin bireysel başvurusunu, Anayasa Mahkemesi 18.10.2017 tarihli kararıyla, yasal mevzuatımızda fuhuş yapmak suç olarak tanımlanmadığı gerekçesiyle kabul etmiştir.
Başvuruya konu olayda; 26.8.2014 tarihinde polisin yaptığı denetim esnasında gece saat 00.10’da cadde üzerinde kendisini “seks işçisi” olarak tanıtan ve “müşteri” beklemekte olan travesti C.. ile karşılaşmışlardır. Travesti C.. hakkında “fuhuş amacıyla başkalarını rahatsız ettiği” gerekçesiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 37. maddesi uyarınca 91 TL idari para cezası kesilmiştir.