Bu haftaki iki önemli veri, yüzde 5.1’lik ikinci çeyrek büyüme
rakamı ve Merkez Bankası’nın faiz kararı oldu. Bu veriler
birbiriyle yakından ilintili. Çünkü büyüme rakamı bir ülkenin
potansiyeline göre ne noktada olduğunu gösteriyor. Para politikası
da ülkeyi potansiyel büyüme seviyesine getirerek fiyat istikrarı
sağlamayı amaçlıyor. Çünkü potansiyel büyüme oranı tanım gereği
enflasyonist baskı yaratmayan büyüme oranını gösteriyor. Türkiye’de
ise büyük resmi görüp ona göre bir değerlendirme yapmak biraz
sıkıntılı. Neden mi?
Öncelikle Türkiye’de kur kaynaklı ciddi bir maliyet enflasyonu var.
Ayrıca, yıllardır düşürülemeyen enflasyonun yarattığı yapışkan bir
beklenti etkisi var. Bu ikisi yüzünden talep düşük bile olsa
enflasyonist baskı oluşacağı için sıkı para politikası
gerekiyor.
Enflasyonun ikinci boyutu ise talep boyutu. Bir ülkede büyüme rakamı potansiyelin üzerine çıkarsa talep kaynaklı enflasyonist baskı oluşur. Türkiye’deki enflasyonun ne kadarının talepten kaynaklandığını tespit edebilmek için öncelikle potansiyel büyümenin nerede olduğunu bilmemiz lazım.
Potansiyel nerede?