İlk bölümden yolculuğunun ne kadar süreceği aşikar dizilerde yaprak dökümü başladı.
Yeni dizilere yer açabilmek için çoğu final
dahi yapamadan vedalaşacak ekranla.
2010 yılından bu yana diziler neden seyredilmiyor, neden ekran dizi çöplüğüne döndü soruları eşliğinde dizi sektörü hakkında yazıyorum. Başrol oyuncularının bir diziyi kurtarmaya yetmeyeceğini, bir felsefesi, önermesi olmayan, olaylar geçidinden oluşan senaryoların şansının olmadığını, senaryoya yatırım yapılmasının şart olduğunu, sürelerin makul seviyeye çekilmesi gerektiğini yazıyorum. Ben oyuncu kimyasının, fan kulüplerinin, ihracatta rekor kırıyoruz temalı yazı ve yorumların uzun vadede dizi sektörüne zarar vereceğini yazarken; köşelerinde başrol oyuncularının kimyasını baş tacı edenler, fan kulüplerinden nasiplenmek adına övgüler yağdıranlar, Cannes’da dizilerin gördüğü ilgiyi anlatacak kelime bulmakta zorlananlar da bugünlerde aynı dertten muzdarip. Kendilerine günaydın diyerek, eski yazılarımdan, dizi sektörü neden bu hale geldi ve nasıl kurtulur konulu bir seçki sunuyorum.
Dizi sektörü krize mi kurban gitti yoksa açgözlülüğe ve tembelliğe mi (18-7-2010)
Yüksek reytinglere rağmen Türk dizi sektörü krize mi kurban gitti haberi yer aldı medyada. Ekrana gelen her üç diziden birinin kurban edilerek dizi çöplüğüne yollanmasının sebebi, ISMMMO’nun hazırladığı raporda belirtildiği gibi sadece kriz değil elbette! Etkenlerden biri olabilir ama tek etken değil. Dizilere zorunlu iktisat yaptıran ekonomik kriz ve azalan reklam gelirlerinden ziyade, ne yaparsak yapalım tutar, seyirci gözünü ekrandan ayırmadan seyreder tembelliği.