Sema Karabıyık Yeni Şafak Gazetesi

Hikâye açığı

En iyi senaryo ödülünü vermek üzere Altın Kelebek sahnesine gelen Osman Sınav, “inşallah özgün işler yapana gider demiştim” diyerek endişesini dile getirdi. Endişelenmekte yerden göğe...

14 Aralık 2017 | 170 okunma

En iyi senaryo ödülünü vermek üzere Altın Kelebek sahnesine gelen Osman Sınav, “inşallah özgün işler yapana gider demiştim” diyerek endişesini dile getirdi. Endişelenmekte yerden göğe kadar haklıydı. Her ne kadar Türk dizileri ihracat rekoru kırıyor haberlerinin ardı arkası kesilmese, dünyada Amerikan dizilerinden sonra en çok Türk dizileri satılıyor haberleri yapılsa da, ekran, uyarlama dizilerin işgali altında. Bazı diziler jenerikte yazarak uyarlama olduklarını saklamıyor; Kadın, Hayat Sırları, Kalp Atışı, Cennetin Gözyaşları, Meryem, Bizim Hikaye gibi. Bazıları ise kült filmlerin, dizilerin şablonunu birebir kullanıyor ama özgün olduğu iddiasında.

Ekranda ciddi bir hikaye açlığı ve açığı yaşanıyor. Güney Kore dizileri ekrandaki dizilere benzediği, o çok kullanılan tabirle bizim seyirci kolay anlayacağı ve takip edeceği için tercih edildi. Yoksa hikaye adına orijinal bir durum söz konusu değildi. Entrika matematiğini bizimkilere göre daha iyi kuruyorlar sadece. İyi başlayan pek çok uyarlama, orijinal hikaye tükendikten sonra yalpalama ile saçmalama arasında salınıp, bu kadar da olmaz diyerek saç baş yoldurtuyor ekran başındakilere. Reyting baskısı sonucu final kararı alındığında ekran başında sadece fanlar kalmış oluyor.

Neden seyirci kaybettik, reytinge mağlup olduk sorusu soruluyor mudur mesela bu zamanlarda? Sorulsa ve doğru cevaplar verilse, yaşanılanlardan ders alınarak yola devam edilse değişecek gidişat ama herkes kendini mükemmel ötekini kusurlu görmekle meşgul olduğundan bir arpa boyu yol alınamıyor. 

Hikaye tükendiği için uyarlamalara yönelmek durumunda kalındı savunusu yapılıyor. Hikayeler alışılmadık, sıra dışı, orijinal, ekranda ilk defa böyle bir hikayeye şahit oluyoruz demeyi hak etseydi ben de aynı görüşü paylaşırdım. Bilindik konu ve temalar, sadece senaryo matematiği yerlilere göre daha başarılı.

Misal dizilerin olmazsa olmazı yoksul tarafını oluşturan hayatlar hakkı verilerek anlatılamıyor bir türlü. Bu sene iki dizi Bizim Hikaye ve Kadın -ikisi de uyarlama- yoksulluğu dört başı mamur ekrana getirmeleriyle dikkat çekti.

Kocasını kazada kaybetmiş, iki çocuğuyla yaşam mücadelesi veren Bahar, tekstil atölyesinde asgari ücretle çalışan genç bir kadın. Çektiği sıkıntılar gerçekçi bir şekilde kaleme alınıyor, bazıları yadırgasa da 10 lira bile o kadar kıymetlidir bazen. Apartman aidatı için verecek 20 lirası olmadığı için ev sahibinin evini temizlemeye gönüllü olması hepsi hayatın içinden gerçekler. Bütün yoksulluğuna rağmen çocuklarını hiçbir şey yoksun etmemek için mücadele etmesi, babalarıyla ilgili hep olumlu güler yüzlü anılar anlatması, bugünün zorluklarıyla geçmişin yardımıyla başa çıkma azmi, çocuğunu  hayatın tüm zor şartlarına rağmen yük değil ödül olarak gören annelerin varlığını hatırlatması açısından başarılı bir proje. Ekranda şimdiye kadar gördüğüm en iyi anne, umut aşılayan bir hikaye.  Süresi 45 dakika olsa, kıskanç üvey kardeş ve diğerleri hikaye dışı bırakılsa, flashbacklerle anlatılan kocası ile tanışıp evlenme hikayesi  başarılı bir romantik komedi örneği, çocuklarıyla verdiği mücadele ile umut veren bir dram olarak ziyadesiyle yeterli. Özge Özpirinçci’nin makyajsız oynaması, kılığı kıyafeti, geçmişteki mutlu aşık kadın halleri, her şeyden önce anne olduğu hissini yaşa(t)ması , gücünü senaryodan alsa da senaryoyu güçlendiren detaylar. 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Başkasının ölümü 11 Ocak 2018 | 275 Okunma Geleceğe ne kadar hazırız? 07 Ocak 2018 | 110 Okunma Zihin körleşmesi 21 Aralık 2017 | 191 Okunma Diziler yerli mi? Tartışılır ama yersiz uzun! 17 Aralık 2017 | 185 Okunma Hikâye açığı 14 Aralık 2017 | 171 Okunma