Özgün hikaye yazılmıyor mu yoksa reyting alan işin benzerini
yapma ısrarı mı dizileri aynı döngünün içine hapsediyor? Uzun bir
zaman Yeşilçam filmlerini dizileştirerek seyirci devşirmeye çalışan
yapımcılar ve televizyon kanallarının Güney Kore dizilerini tercih
etmelerinin sebebi de Yeşilçam esintileri taşıması. Şu an ekrandaki
diziler ya uyarlama ya da esinlenme. Kalp Atışı ve Çember uyarlama
olduklarını jeneriklerinde belirtirken; Dolunay, Ateş Böceği, Rüya,
Kanatsız Kuşlar romantik komediyle harmanlanmış dram ya da dramla
harmanlanmış romantik komedi formatlarıyla aynı hikayenin ters yüz
edilmiş halini anlatıyorlar. Fakir kızlar, imkansız büyük aşklar,
zengin erkeklerin hayatlarına girmesiyle değişen hayatlar,
gerçekleşen rüyalar. Tabii bu arada yanlış anlaşılmalar, bol
gözyaşı, entrikalarla hayatın kabusa dönmesi de vaatler
arasında.
Mini dizi olarak 6 bölüm çekilen, çekildikten sonra yayıncı
kuruluşla anlaşma yapan Çember, süresini 90 dakikayla sınırlı
tutarak lafı uzatmadan derdini anlatıyor. 140-150 dakika olması
halinde bolca aşk hikayelerine, maceralarına yer verecekken 90
dakikada konuya odaklanıp cinayetleri çözümlüyor. Anlaşmasını
yeniledi Çember, 6 bölüm daha çekilecek. Çember’le başlayan
mini dizi trendi sürelerin kısalması yanında, yapımcı kağıt üstünde
hikayeyi satar, tüm maliyet ve sorumluluk yayıncı kuruluştadır
anlayışını da değiştirmiş oldu. Hikayesine, dizisine güvenen
yapımcı, elini taşın altına koyarak, yayın garantisi olmadan
çekimlerini tamamlayıp görücüye çıkaracak eserini. Kısa sürede
yayından kalkma ihtimaline karşı ortalama maliyeti yüksek tutan
yapımcıların, kaliteli, özgün, gelişime açık hikayeleri
değerlendirmesine de vesile olur belki.
Çember uyarlama bir dizi ama tercüme bir dizi havası hissediliyor
izlerken. Özellikle Oyunu Bozuyorum isimli ikizlerin yer
değiştirmesi üzerine kurulu ilk bölümde. Polisiye tür ipuçlarının
peşine düşer ve değerlendirir, Çember ise dil olarak izah etmeyi
tercih ediyor.
Uyarlamalar genelde birebir tercüme yapılarak hikayeleştiriliyor.
Olay akışı ve diyaloglar yeniden inşa edilse seyir zevki yüksek bir
iş çıkacak ortaya. Ki bunun en güzel örneği Danimarka menşei
Forbrydelsen’in The Killing adıyla uyarlanmasıdır. Aynı dizi
Cinayet adıyla bizde de uyarlandı ama kısa sürede dizi çöplüğünü
boyladı. İki dizi arasındaki fark uyarlama nasıl yapılır sorusuna
cevap niteliğinde olduğu gibi; olay örgüsünden önce inşa edilen
felsefenin hikayeyi nasıl değiştirdiğine ve şekillendirdiğine dair
esaslı bir örnek. Bizim uyarlamalar neden başarısız sorusuna da
cevap aynı zamanda. Bilindik polisiyelerden farklı Forbrydelsen, 20
bölüm boyunca tek bir cinayet aydınlatılıyor. The Killing bölüm
sayısını 26’ya çıkartırken olay örgüsüne müdahale yapmakla
yetinmedi, hikayenin felsefesini, önermesini tamamen değiştirdi.
Bizim seyirci kabul etmez gibi bir yaklaşımdan dolayı değil; ben bu
cinayeti bu hikayeyi böyle yorumluyorum, yaşadığım toplumu bu
şekilde okuyorum iddiasıyla.
Bizde ise uyarlamalarda en büyük değişiklik karakteri
mükemmelleştirilerek yapılıyor. Kalp Atışı’nın Ali Asaf’ı ve
Eylül’ü en taze örnek. Vakti zamanında Karadayı, Kurt Seyit, Kuzey
için de ifade edilmişti hayalimizdeki erkeği kağıda döküyoruz
itirafı. Bahsi geçen dizilerin senaristlerinin kadın olduğunu
hatırlatmama gerek yok sanırım.
Eylül; ekranın güçsüz, erkeğe muhtaç kadın karakterleri arasında
dehası ve dövüş yeteneği ile öne çıktı! İdeal erkek olarak yazılan,
sosyal medya halkının ağzı kulaklarında seyrettiği Ali Asaf ise
senaristlerin özel korumasında olan bir karakter. Kayda değer
hiçbir vasfı yok, Eylül’e aşık olması dışında. Dizideki bütün
kızlar Ali Asaf’a aşık, bütün erkekler de Eylül’e. Süper kahraman
formatında yazılan ama gerçek hayatın uzağına düşen Eylül dışında
diğer doktorlar duygularına zaaflarına yenik düşüp hastaların
hayatını riske ediyorlar. Eylül’ü efsaneleştirmek için yazılan
çekilen her sahne doktorluk mesleğini gölgeleyip, doktorlara güveni
imha ediyor.
Karakterlerinin tamamının doktor olduğu bir dizi neden
yazılır/çekilir?
Uzun süre ekranda kalıp reyting pastasından pay almak olmamalı.
Geçmişten gelen imkansız aşk, kıskançlık, karşılıksız aşk, hastane
yönetimini ele geçirmek için çevrilen entrikalar için de yola
çıkılmış olamaz! Doktor hasta ilişkileri, tıp felsefesi, hastane,
ilaç sektörü, hastalıklar; bu temalara dair söylenecek bir
sözü vardır her halde!
Unutulmaz diziler liginin daimi üyesi House’un yaratıcısı doktordu
ve karakteri kendinden esinlenerek yazdığını itiraf etmişti. Dizide
işlenen vakalar tıp öğrencilerinin ve doktorların ilgisini çekecek
kadar orijinaldi. Dr. House gerçek dünyada da hayat kurtardı
haberini hatırlar mısınız? Aylarca teşhis konulamayan bir hastanın
durumunu, dizinin 7/11. bölümde konu edilen hastayla aynı
belirtileri gösterdiğini fark eden, House hayranı bir doktor
çözmüştü. Kalp Atışı senaryosu yazılırken ya da çekilirken
danışmanlık hizmeti alıyor mu bilmiyorum ama Eylül’ü
efsaneleştiren, soğukkanlı müdahalelerini ve dehasını nazara vermek
için seçilen vakalar bilindik doktor dizilerinden esinlenme. Kalp
Atışı’nı yerlileştiren sahneler doktora şiddet sahnelerinden
ibaret!
3. sayfa haberlerinde doktora şiddet haberleri dışında haberler de
var. Tv8’in Yaşamdan Hikayeler isimli programında anlatılan
bir hastane vakası var ki tam bir dizi senaryosu. İddiaya göre adı
geçen hastanede doğum yapan kişilere bebeklerinin öldüğü söylenmiş,
ama bebekler para karşılığı evlatlık olarak verilmiş. Evlatlık
olduğunu, para karşılığı satıldığını öğrenen insanlar gerçek
ailelerini aramak için programa başvururken, acaba benim çocuğum da
ölmedi ben de mi kandırıldım diye düşünen anne babalar da arıyor
kanalı. 15 dakika seyredince 39 bölüm dizi senaryosu şekillendi
anında. Hiç tekrara düşmeyecek, tükenmeyecek maden gibi bir hikaye.
Bu işe karışan doktor ve hemşireler, çocuğunun öldüğü söylenen
kişiler, para karşılığı evlat sahibi olup ömür boyu bunu gizlemek
durumunda kalan anne babalar. Gerçek ailesinin peşine düşenler,
evlatlık olduğunu asla öğrenmek istemeyenler. Bu hastanede
yaşananlara engel olmak isterken iftiraya uğrayıp meslekten atılan
bir doktorun televizyonda gördükleri duydukları ışığında olayın
peşine düşmesiyle başlar hikaye ve hiç bitmez.