Kimi zaman zihnimizde bir kıvılcım çakar ve her şey aniden
“apaçık bir görünüm”e kavuşur.
Zihnimizdeki tortuları adeta yıkadığını duyumsadığımız bu süreç,
gerçekliğin algılanmasındaki bir
sıçramadan kaynaklanabileceği gibi, derin bir yanılsamayı da
yansıtıyor olabilir. Birinci durum, bilince;
ikincisiyse sahte bilince karşılık gelir. Sahte bilinç toplumsal
mühendisliğin konusunu oluştururken,
bilinç, olguların ardında yatan nedensellik ilişkilerini daha
derinden kavramamızı sağlar. Her iki süreç
açısından da vazgeçilmez olan ortak iki bileşen vardır. Biri,
“toplumsal zihnin kıvamı”dır. Bu kıvam,
sürecin sonunda “apaçık görülen”i kolektif olarak ulaşılabilir hale
getirmek için gereklidir. İkinci ortak
bileşen ise “çakan kıvılcım”dır. Süreç, pratikte herkesin gözü
önünde cereyan eden sarsıcı toplumsal
olaylar tarafından tetiklenir.
Toplumsal mühendislikte kolektif zihin “ideolojik sahtecilik”le
kıvama getirilir. Tetikleme
işlevini görecek toplumsal olaylar tasarımlanarak sahneye konur.
Gerçek bilinç sıçramasına yol açan
tetikleyici olaylar ise toplumun nesnel zorunluluklarından
kaynaklanır. Zaman ve yerini önceden
bilmek olanaklı olmasa da, bunlar kökenlerinin nesnelliği nedeniyle
kaçınılmazdır. Ama toplumsal
zihin siyasal ve ideolojik mücadeleyle uygun bir kıvama
ulaşmamışsa, o zaman bilinç sıçramasına yol
açacak kayda değer bir süreç oluşmaz. Bugün ülkemizde son derece
yoğun bir bilinç – sahte bilinç
çatışması cereyan etmektedir. 'ILIMLI İSLÂM' YERİNE
'BATILALAŞMACILIK' ...