Neoliberalizmin 1980’lerde yükselişe geçmesinden bu yana kullandığı en önemli ideolojik yıkım aracı, “sahtecilik” olmuştur. Dünyada devrimin yükseldiği dönemlerde itibar kazanmış bütün kavramlar, içleri boşaltılarak pırıltılı birer ambalaj malzemesine dönüştürülmüştür.
SAHTELEŞTİRİLEN KAVRAMLAR
Soros’un coğrafyasına göre değişik renklerle bezediği bütün karşı devrimlere, “devrim” adı takılmıştır. Ezilen Dünya’nın “diktatörlerine” karşı savaş açılarak, Irak ve Libya’ya “demokrasi” getirilmiştir. Suriye’deki “demokrasi savaşı”nda ölmeye ya da göçmek zorunda kalmaya devam eden milyonlarca insan, neoliberalizm nezdinde kendi sistemlerine bulaşmasının engellenmesi gereken küçük bir sorundan ibarettir. Bizim coğrafyamızda “millet” ve “milliyetçilik” kavramları çağdışı ilan edilmiş, Ortaçağ’dan arta kalmış etnik köken, din ve mezhep temelindeki toplumsal fay hatları “çoğulculuğun” gereği bir “kimlik hakkı” olarak kutsanmıştır. Vatan savunmasında şehit verilmesi, “yaşama hakkı”nın çiğnenmesine yol açtığı için en “ölümcül insan hakkı ihlâli” olarak ilan edilmiş, buna karşılık bölücü terörizm “özgürlük savaşçılığı” olarak göklere çıkarılmıştır. Liberal demokratların dilinde “özgürlük”, Ezilen Dünya’nın milli devletlerini bölme ve yıkma, milletlerini dağıtma özgürlüğüdür. Milli devletlerin direnmesi ve vatan savunması, emperyalizmin “dünyaya egemen olma özgürlüğü”ne engel olduğu için, “Batı demokrasisi”nin ihlâlidir.