En basit sorunun çözümünün bile devrime bağlı hale geldiği bir
döneme giriyoruz. Bugün hızla derinleşen iktisadi bunalım,
ülkemizin borçlanma ekonomisi nedeniyle zaten güdükleşmiş olan
üretim gücünü yıkıma uğratmaktadır. İşsizlik, bunalımın yol açtığı
ve giderek taşınamaz hale gelen toplumsal yükün odak noktası haline
gelmiştir. Borçlanma yoluyla tüketimi arttırarak büyüme çizgisi
iflas etmiştir.
Türkiye’nin ‘yumuşak karnı’
Emperyalist sistem, 24 Ocak 1980 kararları ve 12 Eylül Darbesi’nden
başlayarak, ülkemize “devleti milli ekonomiyi savunma ve
yönlendirme araçlarından adım adım yoksun bırakma” çizgisini
dayattı. Bu süreçte, ülke ekonomisi savunmasız biçimde “küresel
mali sermayenin yönlendirmesine” tabi hale getirildi. İçinde
bulunduğumuz koşullarda, artık yeniden borçlanarak ve Türkiye’nin
varlıklarını satıp savarak, “günü kurtarmak” bile olanaksız hale
gelmiştir.
Ekonomimizin bugün içine düştüğü durum, Türkiye’nin “yumuşak
karnı”nı oluşturmaktadır. Ülkemize karşı düzenlediği FETÖ’cü darbe
girişimi ezilen, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarına engel
olamayan ABD’nin, Türkiye’nin Suriye’de Fırat’ın doğusunda teröre
karşı planladığı harekâta, “ekonominizi mahvederim” tehdidiyle
karşı koymaya çalışması bu açıdan öğreticidir.
Günümüzün ‘kompradorları’
Bugün üretim etkinliğine katkıda bulunan bütün sınıf ve kesimler,
üretimden bütünüyle koparak tamamen asalaklaşmış olan mali sermaye
ile çatışma halin...