Bireylerin yaşamlarını bir toplumsal mevziye girmeden "açık
arazi"de sürdürmeleri zordur. Mevzi seçimi, toplum içinde öne çıkan
genel ve yerel cereyanlara bağlı olarak gerçekleşir. Bireyin bakış
açısını, girilen mevziden dünyanın nasıl görüldüğü belirler. Mevcut
sistem, farklı toplumsal kesimlere göre değişim gösteren, ama hepsi
de sistem içi olan "kullanıma hazır" mevziler düzenler. Bu
düzenleme, "elindekini yitirmeme dürtüsü" temelinde
gerçekleştirilir. Amaç, "elindekini de yitirme kaygısı"nın sistem
dışına çıkmanın önüne bir engel olarak dikilmesidir. Bu mevzilerin
istikrarının görece korunabildiği dönemlerde, bakış açısında
öznellik nesnelliğin; kısa erim de, uzun erimin önüne geçer.
Oyların ipotek altına alınması
Bu mevziler ne kadar güçlüyse, seçmen oylarını "ipotek altına"
almak da, o kadar kolaylaşır. Üstelik temel toplumsal çelişmelerin
sistem içi mevziler doğrultusunda konuşlandırılması olanaklı hale
gelir. Bu durumda, sistem dışı partilerin seçim mücadelesinin
getirilerinden yararlanan da, yine sistem içi partiler olur. Bu
süreç, aynı zamanda "gerçek özlemlerine karşılık gelen adaylara oy
veremeyen" seçmen sayısında artışa yol açar.
Günümüzde yalnızca Türkiye’de değil, bütün dünyada bir altüst oluş
ve yeniden saflaşma süreci yaşanmaktadır. Durağan dönemlerin
mevzilerinin sürdürülebilirliğini sarsan bu süreç, aynı zamanda
"geçici olarak vekâleten" verilen oylarda, diğer bir deyişle "tam
olarak aradığını bulamayan seçmen sayısında" bir artışa yo...