Bir toplumsal sistemin tarihsel ömrü, nesnel olarak insanlığa yapabileceği bütün katkıları tükettiği zaman sona erer. Ancak sistemlerin “raf ömürleri”nin dolması, “tarihsel ömürleri”ne göre belli bir gecikmeyle gerçekleşir. Tarihsel ömrün sona ermesinin en önemli belirtisi, eski sistemin insanlığın ilerlemesini engelleyen kabuğunu kırarak yeni bir uygarlık seçeneği yaratacak olan toplumsal güçlerin tarih sahnesine çıkmalarıdır. Bu öncü öznel gücün eski sistemi bütünüyle altedecek bir düzeye ulaşması ise, “kitlelerin kendi deneyimleri içinde öğrenmeleri” sayesinde gerçekleşir.
TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR
Emperyalizm aşamasına ulaşmış olan kapitalizmin tarihsel ömrünü doldurmuş olduğu gerçeği, 20. yüzyılın bütün büyük devrimlerinde ifadesini bulmuştur. Emperyalizm, Lenin’de “can çekişen kapitalizm”, Mao’da “kâğıttan kaplan”, Mehmet Akif’in dilinde ise “tek dişi kalmış canavar”dır. Bu betimlemelerin ortak yönü, tarihsel ömrünü doldurmuş olsa da, insanlığa hâlâ yıkım getirmeyi sürdüren bir toplumsal sisteme gönderme yapmalarıdır. Rus Devrimi de, Türk Devrimi de, Çin Devrimi de, emperyalist sistemin saldırısı altında, bu milletlerin varlıklarını bağımsız bir devlete sahip olarak sürdürmeleri için devrimden başka bir seçeneğin kalmadığı koşullarda gerçekleşmiştir. Daha da önemlisi, bu ülkelerde devrimlerin önderlikleri, milletlerinin bu tarihsel gerçekliği kendi deneyimleri içinde öğrenmesini sağlamayı başarmışlardır.
EMPERYALİZMİN‘RAF ÖMRÜ ‘DOLUYOR
21.yüzyıl, emperyalizmin “tarihsel ömrü”nün yanı sıra, “raf ömrü”nün de dolduğu yüzyıl olacaktır. Çünkü artık Avrasya’dan yükselmekte olan yeni uygarlık, insanlığın geçmişteki bütün kazanımlarının mirasçısı haline gelmeye adaydır. Atlantik Sistemi, “sıfırı tüketmekte olan mirasyedi” konumundadır. Uygarlığın geleceğinin nerede olduğu sorusu, Batı da dahil olmak üzere bütün dünya milletlerinin gündeminde en ön sıralara yerleşmiştir. Trump’ın Güvenlik Stratejisi’nde, “yalnızca Amerikan değerlerini savunan ülkelerin müttefik sayılıp, geri kalan bütün ülkelerin hasım ilan edilmesi”, tam da bu nedenledir. Trump, “artık yeniden Doğu’dan doğmaya başlamış olan güneş”i balçıkla sıvamaya çalışmaktadır.
AVRASYA’NIN ORTAK PAYDASI