Ülkemiz, “tüketime dayalı büyüme modeli”nin yol açtığı “sıcak para diktatörlüğü”nün yıkıcı sonuçlarını bir kez daha kendi deneyimi içinde yaşamaktadır. 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlatılıp, 12 Eylül Darbesi, Özal, Çiller ve AKP iktidarları tarafından hayata geçirilen bu süreçte, sermaye hareketleri üstündeki denetim ortadan kaldırılmış, devlet ekonomiyi yönlendirmeye yarayacak temel araçlardan yoksun bırakılmış ve yerli para bir politika aracı olarak etkisizleştirilmiştir.
Özal’ın “altı şeritli otoyolları”, Çiller’in “herkese iki anahtar” vaadi, AKP’nin icraatının merkezinde AVM, TOKİ, karayolu, köprü ve havalimanı inşaatlarının yer alması, üretim gücünü geliştirmenin değil, büyümeyi tüketime bağlamanın yansımalarıdır. Bu dönemde yeni fabrikaların açılması bir yana, özelleştirilen kamu iktisadi teşekküllerinin çoğunda üretime son verilmiştir. Her kentte bir üniversite açılması, bir bilim ve eğitim planlaması uyarınca değil, “tüketim artışı” sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiştir.
ÜRETMEDEN TÜKETMEK
Üretmeden tüketmek, ancak borçlanarak gerçekleştirilebilir. Borçla edinilen kaynaklar üretken olmayan alanlara yöneltilirse, borçlanmanın sürdürülebilirliği, ülkeye “sıcak para” girişine bağlı hale gelir. Sıcak para, akışkandır. Bir tuşa basılmasıyla yer değiştirir. Dolar ya da Avro ile borçlanmak, geri ödemelerin yoğunlaştığı dönemlerde ülke içindeki yabancı para talebini arttırır. Sıcak paranın ülkeyi terk etmesi ise, yabancı para arzını kısar. O zaman da, Türk lirasının değerinde ani ve büyük düşüşler ortaya çıkar. Ödeme güçlüğü içindeki şirketler daha çok zorlanır ve ekonomik bunalım daha da derinleşir.
Öte yandan, “bol sıcak para” dönemleri de, ülke ekonomisinde yapısal bir dönüşüme yol açar. Sıcak para bolluğu, yapay biçimde Türk lirasının değerindeki artışı tetikler. İthalat kolaylaşır, yabancı para cinsinden borçlanma özendirilir. Piyasaların miyopluğu, üretimde de, tüketimde de ithalatın payını arttırır. Ekonomide ortaya çıkan bu yapısal dönüşüm, ani sıcak para çıkışlarının yol açacağı yıkımı daha da büyütür.
GÜVENLİK SORUNU