Avrupa ve dünyadaki pek çok ülkenin nüfusundan daha büyük bir öğrenci nüfusuna sahibiz ve bu devasa kitleyi çağın ihtiyaçlarına göre hazırlayabilmek ve yönlendirebilmek çok da kolay değil. Karşımızda o kadar çok etmen ve değişken var ki atılacak her adım beraberinde birçok olumlu-olumsuz yan etki getiriyor. Çocuklarımız her şeyimiz diyoruz ama maalesef herkesin kabul edebileceği ortak bir eğitim politikamız yok. Kontenjanlar sınırlı, talep fazla olunca da merkezi sınavlar kaçınılmaz oluyor. Eğitim dünyanın her yerinde tartışma konusu ve bu tartışmaların da sonunun geleceği yok. ABD lise eğitimini bir türlü düzeltemediği için, işi lisans ve lisansüstü aşamaya çoktan bırakmış durumda. Ve bizdeki gidişat da hızla oraya doğru gidiyor ancak bizde sorun üniversitelerin de uzatmalı lise konumunda olması. MEB’in öğretmen ihtiyacı 100 bin ama aday adayı sayısı 500 bini geçmek üzere. Bu sayı arttıkça da atamaya yeni kriterler gelmesi, yüksek lisans ve doktoralı adaylara öncelik verilmesi kaçınılmaz olacak. Ve bu durum pek çok farklı alan için de geçerli.