Cumhuriyetin kurucu Kemalist-İttihatçı kadroları çöken imparatorluğun küllerinden yeni bir devlet inşa ederken kendilerince Osmanlının çöküşüne sebep olduğunu düşündükleri bazı sorunları mümkün mertebe Cumhuriyete taşımamaya çalıştılar. Bu çerçevede de ana sebep olarak gördükleri dini ve etnik çeşitliliği mümkün mertebe en aza indirebilmenin yolunu Batıdan ithal “Üniter Devlet” anlayışında buldular.
24 Anayasasının 88. Maddesi “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.” demektedir. Bu hükmü düz olarak okuduğumuzda çok da büyük bir problem yok, ancak uygulamada yapılanların metin manasının çok ötesinde olduğunu az çok okuyan ve tarihe meraklı herkes bilir ama pek fazla dillendirmez.
Bölünme ve parçalanma tehdidi son iki asrımızın en büyük sorunudur ve maalesef bu endişe ülkemizdeki pek çok sorununda çözülmemesinin de önündeki en büyük engeldir.
İşi tarih dersine döndürmeden devam edersek, Cumhuriyet birtakım öncüller belirlemiş ve toplumu da buna göre dizayn etmeye çalışmıştır. Bu yeni dizaynda aslında Türklük pek çoklarının bahsettiği manada etnik bir aidiyet olmaktan çok bir kabul...