Bugünü anlayabilmek için dünü de iyi kötü bilmek gerekiyor, ancak tarihin geçmişi yeniden inşa etme süreci olduğu da bir gerçek. Çünkü geçmişe karşı ne kadar objektif olmak istersek isteyelim yaşadığımız çağ ve içinde bulunduğumuz zihniyet dünyasından bağımsız olarak anlama şansımız çok az. Ramazanlarda dinle ilişkimizi yeniden inşa ederken(?) de bu tür engellerle karşı karşıya kalmak kaçınılmaz. Oruca ve ibadetlere bakış açımız gibi. Seküler ya da dindar bir ortamda yetişenlerin dine ve ritüellere bakış açısının farklılığı da biraz bundan ancak bugün konumuz bu değil. İslam tarihinin bir bilinmeyeni olarak duran Haricilik… *** Sıffin iç savaşının ardından İslam dünyası üçe bölünürken; -pek çoğumuzun- günümüzdeki pek çok aşırı İslami ekolün en azından fikri altyapısının kurucuları olarak gördüğü Haricilik üzerine bilgilerimiz maalesef çok kıt ve bize ulaşanlar ise fazlasıyla tarafgir. Bazıları kızabilir ama İslam’ın pek çok açıdan parlayan yıldızı Mutezile’nin başına gelenler, Haricilerin de başına geldi ve İslam’ın ötekileştirilen evlatları durumuna düştüler. Siyasi hemen hiçbir konuda orta nokta bulamayan Şia ve Sünniliğin Haricilik konusunda ise tavırları ortak. İki tarafta gerek –muhtemelen büyük kısmı uydurulan- hadisler ve gerekse Kuran’dan yola çıkarak haricileri zemmediyor. Bildiğiniz üzere Haricilik Sıffin Savaşı sırasında Hz.