Altın yumurtlayan kazın hikayesini herhalde bilmeyen ya da duymayan yoktur. Aşırı kazanç hırsının insanın başına neler getirebileceğini çok güzel anlatır. Yıllardır gitmek isteyip de bir türlü gidemediğim Doğu Karadeniz’e gitmek nihayet nasip oldu. Nasip oldu ama gördüklerim beni ilk gençlik yıllarıma götürdü. Turizmin patladığı 90’lı yıllarda Akdeniz ve özellikle Antalya Turist kaynıyordu ve Turizmcilerimiz büyük bir hırsla para kazanma yarışına girmişlerdi. Akan Dolar ve Marklar karşısında Türk parasının hiçbir önemi kalmamış, turizmciler kapasitelerinin çok üstünde gelen turist sayısı nedeniyle oldukça keyifliydiler ve müesseselerini yerli turiste neredeyse tamamen kapatmışlardı. Hasbelkader geri çeviremedikleri ve kabul etmek zorunda kaldıkları yerli turistin ise yüzüne bakmıyorlardı. Üst üste yatırımlar yapılıyor ve yatak kapasitemiz hızla artıyordu. O güzel günlerde oteller, rezervasyonu yoksa yerli turistleri daha kapıdan girer girmez neredeyse karga tulumba dışarı atıyor, parasıyla bile almıyorlardı. Her şey yabancı turistler içindi ancak hizmet politikalarımız çok para harcayan turistleri değil de genelde az para ile çok şey isteyen turistleri çekiyordu.