Gelişmiş demokrasilerde halkın seçimlere katılım ve siyasete angaje olma oranları oldukça düşükken tersine Sivil Toplum Örgütlerine (STÖ) yönelimin daha fazla olduğu görülüyor. Bunda siyasetin ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı havasının insanların çoğunluğuna STÖ’lerde harcanan emek ve mesainin verdiği haz ve huzuru verememesi oldukça etkili. Tabii ki işin özünde bu ülkelerde –iç siyasayı kastediyorum- yerleşmiş bir demokrasi kültürünün olması yatıyor. İçeride demokratik çizgiler zorlandığında buna tepki verecek bir sistemin varlığı çok önemli ve bu ülkelerde kamudan sivile anti demokratik uygulamalara anında tepki verebilecek ve inisiyatif alabilecek pek çok birey ve kurum var. Bireyler en azından şunun bilincindedir: bazı temel hak ve özgürlüklere kimse kolay kolay dokunamaz, tabii ki istisnalar genel kaideyi bozmaz. Demokratik kurallar partiler içinde belli sınırlar çizdiği için siyasi partilerin hareket alanları da dardır, öyle her iş siyasetten geçmez. Her iş siyasetten geçmeyince de bizdeki gibi insanlar koşa koşa sandık başına gitmez. Kimse yanlış anlamasın sandığa gitmek ve irade beyanında bulunmak oldukça değerli ancak bizdeki sandığa gitme motivasyonu ile gelişmiş demokrasilerdeki sandıktan uzak durma motivasyonları oldukça farklı. Orada insanlar sandıktan uzak dururken en büyük güvenceleri kim gelirse gelsin hayatlarında çok fazla değişiklik olmayacağıdır. Tabii hemen Trump diyenler çıkabilir.