Türkiye’de hiçbir konu sakin kafa ile tartışılamıyor, hep uçlarda geziyor. Lozan tartışmaları da o minval tartışmalardan. Eminim ki Lozan’ı tartışanların çoğu doğru düzgün ne antlaşma metnini ne de zabıtlarını okumuştur. Halbuki Lozan’ı zafer mi hezimet mi açmazına sokup okumaya çalışmak bizi gerçeklerden uzaklaştırır. Bugüne kadar doğru düzgün karşılaştırmalı kaynakları kullanarak bir Kurtuluş Savaşı tarihi yazamadığımızı da unutmayalım. Üzerinden bunca yıl geçse de Cumhuriyetle de Osmanlı modernleşmesi ile gerçek manada yüzleşmeye hazır değiliz. Sağdan sola her kesimin birçok ön kabulü var ve kimsenin de bunlardan vazgeçmeye niyeti yok. Çünkü gerçekler üzerinden konuşmak demek pek çok doğmanın yıkılması anlamına geliyor. Altın çağ ya da karanlık çağ farketmiyor nasıl bakarsak bakalım pek çok ön kabulümüzün gerçeklikle bir alakası yok. Kemalist düzenin demokrasi olduğu iddiası ne denli içi boşsa muhafazakârların da gerçekte ülkeyi 50’den sonra çoğu kez yönetmelerine rağmen mevcut antidemokratik ortamdan sorumlulukları yokmuş gibi davranmaları da o denli boş.