Gecenin bir yarısı acı acı çalan telefon sesi ile uyandık. Kardeşim Ankara’yı dahi sallayan depremin etkisi ile uyanmış ve ilk şaşkınlık ile depremin İstanbul ve çevresinde olduğunu düşünerek bizi aramış, biz ise olan bitenden habersiz derin bir uykuda idik.
7.4 (7.7) şiddetinde bir deprem olduğunu öğrendiğimde ilk aklıma gelen nedense Japonya oldu. Bizim anladığımız anlamda bir din inancına sahip olmayan bu ülkede yaşanan çok daha büyük depremlerde bile insanlar birkaç dakikalık bir beklemenin ardından gündelik işlerine kaldıkları yerden devam ederken, biz ise ölü sayısının az olması için çaresizce dua etmekten başka yol bulamıyoruz.
“Allah’ım sen bize acı!”
İlk şaşkınlığı attıktan sonra, deprem bölgesindeki eş dosta mesajlar atarak iyi olup olmadıklarını öğrenmeye çalıştım. Bir kısmına mesajlar iletilemeyince büyük bir endişeye kapıldım. İlerleyen dakikalarda kayıplarımızla üzülürken, sağ kurtulan dostlarımızın haberleri ile mutlu olduk. Bunca saate rağmen hala haber alamadıklarımız var…
Deprem vb. felaketler doğanın bir kanunu ve Allah’ın bir takdiri ama kayıpların sorumlusunun büyük ölçüde kendimiz olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor artık....