Geçenlerde bir sohbet esnasında kıymetli hocam Ali İbrahim Savaş’ın sorduğu bir soru gerçekten çok can alıcı idi. Soru aslında bizim kadim sorunlarımızın kökenlerine de işaret ediyor, bu topraklarda uzun süredir kayıp olan hikmetin kaybolmasının nedenine de ışık tutuyordu.
Eminim merak ettiniz; bu nasıl soru ki, bu kadar çıkarımda bulunabiliyorsun diye…
Bilirsiniz, çocukların soru sorma eşiği biz büyüklerden çok farklı. Çocuklar sordukları bir soru karşısında aldıkları her cevaba yeni bir soru daha ekleyerek devam eder hatta bazen bu soru yağmuru büyükleri çıldırtabilir bile. Biz yetişkinler ise zamanla nerede durmamız gerektiği konusunda eğitildiğimiz için ya bir noktada durur ya da hiç sormayız.
Halbuki doğru soruyu sorabilmek hem bir beceri hem de işin yarısını halletmek anlamına geliyor.
Soruya gelmeden önce soruya sebep olan sohbetten biraz bahsedelim. Sohbet biz Müslümanların halinden, içine düştüğümüz açmazlardan neden çıkamadığımız üzerine idi kısmen. Gündelik kaygılarımız peşinde koşarken neden iddia ettiğimiz gibi olamıyoruz vs.
Geçmişe takılıp kalırken neden bugünün ihtiyaçlarını sürekli...