SSCB’nin beklenmedik(!) çöküşünün üzerinden neredeyse 30 yıl geçti ve ne ABD üzerine yüklenen sorumluluğu taşıyabildi ne de biz Özal’ın tüm çabalarına rağmen –kısır iç çekişmeler ve iş bilmezlik yüzünden- ortaya çıkan fırsatları değerlendirebildik. 2002 sonrası Ak Parti iktidarının da başlangıçta büyük bir iştahla desteklediği AB çapasından ise maalesef son yıllarda hızla uzaklaşır bir görüntü içindeyiz. Darbe girişimi sonrası ise ilişkiler daha da kötü bir halde. Suriye’deki vesayet savaşları Bermuda Şeytan Üçgeni misali herkesi içine çekerken bizi de fazlasıyla etkiliyor. *** Tek kutuplu dünya kimseye mutluluk getirmediği gibi daha derin sorunlara yol açtı. Demokrasi ve insan hakları rüzgarları eseceği sanılırken pek çok yerde tersi oldu. Batı, daha iyi bir dünya fırsatını heba ederken kendisi de faşizme doğru kaymaya başladı. Rusya ise çöken imparatorluğun küllerinden doğmaya çalışıyor. Fakat gelinen noktada Rusya ve Putin’nin dünyayı ABD’nin ikiyüzlü hegemonyasından kurtarmak ve umut olmak gibi bir derdi yok. Dahası SSCB gibi –eleştirsek de- ahlaki normlara sahip değil.